Gözler önüne serip, sadece Freud'un değil, bütün psikoanalistlerin gelişimine ışık tutan karmaşık ve çatışmalı ilişkileri de gün ışığına çıkartmaktadır.
Hiç şüphesiz ki, yazarın psiko-tarihsel yönteminin belli sınırları vardır. Bazen arada boşluklar ortaya çıkmakta, bazen de, tek de aynı gerçekler kendilerine birtakım açıklamalar getirmektedir. Marienne Küller, bu sınırlamaların tamamiyle farkındadır ve bu nedenle yorumlarının ve varsayımlarının pek çoğu için, varsayılı karakterini sürekli olarak vurgulamaktadır. Aynı zamanda, duyumsal buluşlarının ya da sonuçlarının karşısında, duyumculuğun her biçiminden kaçınmaktadır ve ben bunu yazarın kitabının çok önemli bir özelliği olarak kabul ediyorum.