Fakat her türlü «sefahatın» kaynağı ve merkezi
olan PARİS, ne fakirlerini «esir» edebilmişti
kendine, ne de zenginlerini.
"..Hepsi de «müslüman» olmanın «şuuru» ve
haklı «gururu» içinde, «islamca» ve (insanca) yaşamayı biliyorlardı."
İçlerinde zencisi de vardı, arabı da.Ama hepsi
birbiriyle "dost", birbiriyle "kardeş" olmanın bilinci içindeydiler..
Sayfa 99