William Saroyan eserlerinde coşkulu, yalın, konuşma diline yakın bir dil kullanıyor. Böylelikle ileride “saroyanesque” olarak
anılacak anlatım dilini görüyoruz. Okurlar bu
sayede karakterleri ve mekanları önceden tanıyor ve olayları birebir kendi yaşıyormuş hissine kapılıyor; Saroyanla bir bağ kuruyor. Hiç
görmediği Bitlis’i çocuk gözünde insanlardan
duyduğu kadarıyla resmetmesini, özleyişini; bu
hissettiği dayanılmaz ağrıyı hiçbir şey yokmuş
gibi okura anlatışı belki de bu yüzden bu kadar
etkileyici.