Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gecelerin En Güzeli

Ömer F. Oyal

Gecelerin En Güzeli Gönderileri

Gecelerin En Güzeli kitaplarını, Gecelerin En Güzeli sözleri ve alıntılarını, Gecelerin En Güzeli yazarlarını, Gecelerin En Güzeli yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ama şimdi gökyüzü kapalı ve yıldızlar bulutların ardına çekilip kendi dünyalarına dalmış. Karanlığa baktı. Görünmeyen ağaçların ürkütücü tümenleri kendisini izliyor gibi geldi. Ağaçların izlediğini düşünmek kadar tedirgin edici bir şey yok. Yüzyıldan fazla yaşamış ve her şeyi bilen tek bir ağaç bile, kişiyi sağlamlığıyla ezebilecekken, bir ormanın gözleri önünde olmak. Hem de birazdan fısıldaşmaya başlayacak bir ormanın önünde oturmak. Oturarak karşılıklı bakışmak. Bir ağaç kimseyi sevmez. Umurunda olmayan dünyaların duygularına yabancıdır ağaç. Diğer ağaçlara bile yabancıdır. Dünyayla ilişkisi kök saldığı toprağın titreşimleri ve ulaşmaya çalıştığı gökyüzünün katlarından ibaret. Orman ilişkisizlikler bütünüdür. Bir ağaç yapraklarının, dallarının başka bir ağaca değmesinden de hiç hoşlanmaz. Dokunmayı istediği tek yer gökyüzüdür. Çaresiz bir aşkla yılları sayıp durur. Kışın ölü sanılan bir ağaç gelecek bahara göğe biraz daha yaklaşacağını hayal etmektedir. Mevsimlerin zoraki döngüsünün yarattığı durgunluk, doğanın dayattığı kaçınılmaz bir duraklamadan ibarettir. O yüzden yaslı ve kırıktır ağaç. Bir kere daha duraklamıştır ve yeni mevsimi beklemektedir. Bu uzun gecede duyan kulakları sağır eden fısıldaşmalar bahara en uzak oldukları, kışın başladığı geceye yakılan bir ağıttır. Ruhlar yeryüzüne değmekte, onlarsa bir yere kıpırdayamayan ve yükselemeyen gövdeleriyle her yıl olduğu gibi kışın yasını tutmaktalar. Kendisini izleyen ağaçlar acaba ne düşünüyorlardı?
Sayfa 222 - Sekizinci Gün 21 AralıkKitabı okudu
“Bunun ismini hatırlıyor musun?” “Kimin?” Kürşat dokuz kişilik solgun fotoğrafta arkadan üçüncüyü işaret ediyordu. Resmin arkasında hiçbir yazı yok. Arşivcilik bile bir gelecek fikrine sahip olmayı bekler kişiden. Yani geleceğin somut bir şey olduğu fikrini. Oysa biz tamamen bugünde yaşarız. Geleceği, kendi eylemlerimizden bağımsız bir şey olarak bekleriz. Tam da bu nedenle aslında geçmişi de unuturuz. Hafızasızlık geçmişi de olaylar yığını olarak çürüyüşe iter. Gerçekliğin anlaşılmazlığı kaynağını şimdide yaşamada ve hafızasızlıkta bulur. Yine de an içinde sıkışıp kalmakta dayanıklılığı arttıran bir şeyler bulunması şaşırtıcı. Anda yaşamak anlık fikirlere inatla sarılmak anlamına da gelir. Kimse bir fikrin geçmişini ve sonucunu sorgulamaz. Yani herhangi bir fikrin fazla ciddiye alınmaması tamamen ruhumuza uygundur. Geçmişsiz ve geleceksiz an, ruhumuzun kalıbına tam oturur.
Sayfa 218 - Sekizinci Gün 21 AralıkKitabı okudu
Reklam
Ardından yine suskunluk. Korkulu ve yasaklanmış bir bahçeye adım atmış olmanın verdiği ürküntü ve heyecan. Bu taş duvar aşıldıktan sonra havadan sudan konuşmak, sıcak bir gevezelik zor. Ne bir adım ileri gidebilecek cesaretleri var ne de geri dönmeye istekleri. Kafedeki gürültüye rağmen suskunlukları gitgide daha rahatsız edici olmaya başlıyor.
Sayfa 213 - Sekizinci Gün 21 AralıkKitabı okudu
Böyle açık konuşmak her zaman iyi değil. Bilineni bazen söze döküvermek iyi bir sonuç vermez.
Sayfa 213 - Sekizinci Gün 21 AralıkKitabı okudu
“Ben unuttuysam, sen de unutacak mısın yine!” Benan hafifçe gülümsüyor. Önce şarap kadehindeki yoğun kırmızıya, sonra başını kaldırıp Cemal’in gözlerine bakıyor. Ne cevap vereceğini hesaplıyor. Bir cümlenin veya susuşun bir ilişki demek olduğu anlardan birisi bu. Bir cümle ve artık başlayıvermiştir. Kaçamak bir adımın mümkün olmadığı bir an. Karşılıklı adım saymaca gibi iki kişiden birinin, ötekinin ayağına basmak zorunda olduğu an. Yarım adım atarsanız, karşınızdaki sizin ayağınıza basacak, tam adım atarsanız siz basacaksınız. Kimsenin kaçması mümkün değil. “Bir kere unuttuysam, artık hep unutmam gerekmez mi?”
Sayfa 212 - Sekizinci Gün 21 AralıkKitabı okudu
Söz bir türlü açılamıyor. Dökülemeyen kelimeler sırtından koyu renkli bir ter damlası olarak aşağı süzülmeye başlıyor. Kendisinin de Mahmut’u sorması lazım. Oyunun kuralı bu. Dürüstlük kayığına binmiş ihanet ağır ağır karanlık sularda, bayatlamış kamışlıklarda süzülüyor. Ani hareketlerle kayığı sallamamak lazım. Dürüstlük o kadar da dengeli bir kayık değildir. “Mahmut neler yapıyor?”
Sayfa 212 - Sekizinci Gün 21 AralıkKitabı okudu
Reklam
Sonuçta beklenilen olmadı. Gösteri bitti, göstericiler dağıldı, polis toparlandı, Cemal yoluna devam etti. Caddede her şey eski haline sessizce dönüverdi. Kimse bilinçlenmedi. Eylemcilerin yüzünde bir görevi daha yerine getirip çaba göstermiş olmanın haklı gururundan başka bir şey okunmuyor.
Sayfa 211 - Sekizinci Gün 21 AralıkKitabı okudu
Soğukta koşuşturan, kendi dertleriyle meşgul insanlar için slogan atan topluluk, kar altında polisle cebelleşmeyi göze alacak kadar farklı yaratıklardan oluşuyor. Çemberin içindekilerle dışarıdan bir anlığına bakanlar o kadar farklı iki ayrı dünyaya aitler ki birbirlerini anlamaları asla mümkün olamaz. Cemal gibilerse içeride olmadıkları için bir tür utanma hissiyle bir an önce uzaklaşmaya çabalamaktaydı. İnsan gündemleri arasındaki uçurum en çok böylesi anlarda belirginleşir. Kendi gündemi, polisin gündemi, hızla geçenlerin, durup seyredenlerin ve gösteri yapanların gündemi. Çemberin içindekiler bütün toplum adına fedakârlık gösterip tepki verdiklerini düşünürlerken, polisler amirlerinden azar işitmeden bu gürültünün bitmesini ve otobüse dönmeyi, mesailerinin bitmesini bekliyor. Durup seyredenler, çıkabilecek bir patırtıyı kaçırmama hevesinde.
Sayfa 211 - Sekizinci Gün 21 AralıkKitabı okudu
Polislerle çevrili küçük topluluğu fark etmek zihnini yeniden dağıttı. Oyalanılacak bir görüntü daha. Polislerin kasklı-kalkanlı ezici bir güç imgesi yaratan tekdüze sıralarının arkasından iki yüz kişilik topluluğun sloganları ve bağırışları kulağına belli belirsiz ulaşıyor: “Filistin halkı yalnız değildir!” “Bu tarafa geçmeyin, öbür taraftan!”
Sayfa 210 - Sekizinci Gün 21 AralıkKitabı okudu
Hiçbir şeye karar veremeyecek kadar iradesinden yoksun kaldığının farkında. İrade düşüşle birlikte uzaklaşıveriyor insandan. Boğuldukça rüzgârın ve başkalarının haklılığı pekişiyor. Rüzgâra ve içindeki hayalete teslimiyeti arttıkça sarhoşluğu yayılıyor. Savrulan kirli bir bez parçasından başka bir şey olmadığının farkında artık. Sürüklenişte coşturucu bir yan olduğunu da teslim ediyor ve sarhoşluk da buradan kaynaklanıyor. İçinde bir şeyler kımıldanıyor. Taze ve serin bir şeyler. Benliği hiç farkında olmadığı yerlere değiyor. Benliğinin değdiği yerler bu yumuşak dokunuşla inliyor.
Sayfa 210 - Sekizinci Gün 21 AralıkKitabı okudu
174 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.