Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Geçiş Sürecinde Türkiye

Kolektif

En Eski Geçiş Sürecinde Türkiye Gönderileri

En Eski Geçiş Sürecinde Türkiye kitaplarını, en eski Geçiş Sürecinde Türkiye sözleri ve alıntılarını, en eski Geçiş Sürecinde Türkiye yazarlarını, en eski Geçiş Sürecinde Türkiye yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu gibi araştırma merkezleri kurulmuş ve bunlar cömertçe finanse edilmiştir. Bu kurumların 1930'larda ortaya attıkları Türk tarih ve Türk dil tezlerini burada tartışmanın bir anlamı yoktur. Türkleri ırk açısından Hititlere ve Sümerlere bağlayan bu tezler zaten daha sonra terkedilmiş ve hatta özellikle Avrupa'da alay konusu olmuştur. Işin ilginç yönü, bu tezlerin kökeninin bizzat Avrupa'da bulunuşudur. Bu savlar, Aydınlanma Çağının yarattığı bir çok olumlu düşünce yanında pek olumsuz bir fikir geleneğinin, ırkçılığın uzantısıdır.
Sayfa 16 - belge yayınları
Osmanlı reformcularını fazla değil, tam tersine az batılılaşmış olarak görmek daha doğru olur. Toplumsal ve siyasi konumları, ondokuzuncu yüzyıl Avrupa'sına damgasını vuran akımlardan birini tam anlamıyla özümsemelerine engeldi. Bu yüzden milliyetçilik, liberalizm, romantizm, toplumculuk gibi akımların hiçbiri içinde yer almamışlardır.
Sayfa 27 - belge yayınları
Reklam
Türkiye'de çok parti hayata geçilirken, Ceza Kanununda yapılan değişikliklerle, zaten yasak olan sol propaganda ve örgütlenmeğe karşı cezalar artmıştır. Bu konuda Mussolini Italya'sının Ceza Kanunundan alınan maddeler yeterli bulunmamış ve şiddetlendirilerek kabul edilmiştir. Bu maddeler, gerçekten demokrasiye geçildiğini sanarak Türkiye Sosyalist İşçi ve Köylü Partisi ve Türkiye Sosyalist Partisi gibi partiler kuran ilericilere karşı şiddetle uygulanmıştır.
Sayfa 31 - belge yayınları
Osmanlı reformistleri nasıl samimi reformist değildilerse, Cumhuriyet politikacıları da samimi demokrat olamamışlardır.
Sayfa 31 - belge yayınları
Türk liberalizminin en büyük özelliği, Türkiye demokrasisi gibi, bütün boyutları ile uygulanamaması, biçimsel düzeyde kalması olmuştur.
Sayfa 34 - belge yayınları
IT(İttihat Terakki) hükümetlerince başlatılıp savaştan sonra CHP tarafından sürdürülen çağdaşlaşma, ne köylüleri, ne de kentsel aşağı tabakalarla küçük burjuvaziyi özgür kılan bir siyasal katılımın yasal çerçevesini kurmuştu. CHP'li seçkinler, ulusal politikada olsun, bir piyasa toplumunda olsun, katılım mekanizmaları sağlamaksızın kitlelerin siyasal ve iktisadi özlemlerini tek yanlı olarak yönlendirebileceklerini düşlüyorlardı. Temel bakış açıları Osmanlı yönetici seçkinlerininkiyle aynıydı: Devlet, yönetilenlerden kopuk kalacak, belirli tabaklara uzlaşma korkusu duymadan ihsanlar dağıtacak, yanaşma grupları arama zahmetine katlanmayacaktı.
Sayfa 49 - belge yayınları
Reklam
1936'da faşist İtalyan mevzuatını örnek alan bir iş yasası yürürlüğe girdi. Yasa sendikalaşmayı önler, grevleri yasa dışı sayarken sanayide kartelleşme ve dikey bütünleşme devlet politikalarıyla teşvik ediliyordu. Öte yandan tarımda fiyatların dünya fiyatlarını izleyerek düşmesine izin veriliyor, sanayi mallarının -gerek ithal mallarının, gerekse yerli ürünlerin- fiyatları ise vergiler ve fahiş karlar yüzünden yüksek tutuluyordu. Bu geleneksel hızlı birikim kaynaklarından elde edilen artık, aralarından su sızmayan bir koalisyon içinde kaynaşmış bulunan bürokratlar ile sanayi burjuvazisince yağmalanıyordu. Dönem sona erdiğinde rejim, açıkça baskıcı bir hale gelmişti. İşçiler 1936 mevzuatına boyun eğmek zorundaydılar, geniş köylü kesimleri yabancılaştırılmış, sömürücü bir fiyat politikasıyla piyasanın dışına sürülmüştü.
Sayfa 50 - belge yayınları
Savaş dönemi, Cumhuriyetin köylülere olan davranışının Osmanlılarınkinden görece daha sömürgen olduğunu ortaya koymuştu.
Sayfa 53 - belge yayınları
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), Avrupa'da iki savaş arası döneme benzeyen bir faşist seferberliğin bütün geleneksel bileşenlerine dayalı bir hareketi örgütlendirmeye uğraşıyordu. Yandaşlarını çoğunlukla kasabalardaki genç kuşaklardan - hızlı dönüşüm içinde bulunan bir toplumun sunduğu olanakları farkında oldukları hålde, hüsrana uğramış ve lumpenleşmiş gençlerden- devşiriyordu. İçlerinden yalnız % 10'unun üniversiteye giriş sınavlarını kazandığı, her yıl liselerden mezun olan çeyrek milyon genç, yeni üyeler kazanmak için neredeyse tükenmez bir kaynaktı. MHP, bunların yüreğindeki küskünlüğü militarizme, ırkçı seçkinciliğe, komünizm aleyhtarlığına, ve güçlü devlete tapınmaya dayalı bir söylem aracılığıyla saldırgan bir seferberliğe dönüştürmek teydi.
Sayfa 70 - belge yayınları
Ama bu sınırlar içindeki bölgeler üzerin de başka halklar da hak iddia ediyordu: Kürtler, Gürcüler, Ermeniler ve Rumlar. Bu durumda yeni ulus-devlet içinde egemenliğe sahip olacak insanlar hangi milletlerden oluşacaktı? Bunun açıklık kazanması öyle çarçabuk olmadı, Mustafa Kemal 1 Mayıs 1920'de meclis kürsüsünden bir soruyu yanıtlarken şöyle diyordu: Meclisi Alinizi teşkil eden zevat yalnız Türk değildir, yalnız Çerkes değildir, yalnız Kürt değildir, yalnız Laz değildir. Fakat hepsinden mürekkep anasır-ı Islâmiyedir, samimi bir mecmuadır. Binaonaleyh bu heyeti aliyenin temsil ettiği, hukukunu, hayatını, şeref ve şanını kurtarmak için azmettiğimiz emeller, yalnız bir unsur-u isláma münhasır değildir. Anasır-ı Islâmiyeden mürekkep bir kütleye aittir. (...) Bu mecmuayı teşkil eden her bir unsur-u islám, bizim kendimiz ve menafii tamamiyle müşterek olan vatandaşımızdır ve yine kabul ettiğimiz esasahin ilk satırlarında bu muhtelif anasırı islamiye ki vatandaştırlar, yekdiğerine karşı hürmeti mütekabile ile riayetkardırlar ve yekdiğerinin her türlü hukukunun, irki içtimal, coğrafi hukukuna daima riayetkardırlar.
Sayfa 79 - belge yayınları
17 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.