Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Geçiş Sürecinde Türkiye

Kolektif

Geçiş Sürecinde Türkiye Gönderileri

Geçiş Sürecinde Türkiye kitaplarını, Geçiş Sürecinde Türkiye sözleri ve alıntılarını, Geçiş Sürecinde Türkiye yazarlarını, Geçiş Sürecinde Türkiye yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İnönü: "Demokratik rejimi geriye çevirmek herhangi bir babayiğidin harcı değildir. Kim buna teşebbüs ederse... daha o günün akşamı dünya başına zindan olacak, kendisini, arkadaşlarını ve teşkilatını bir kabusa atacaktır" diyerek, dört yıl sonraki acı sonun haberini verdi.
Sayfa 128 - belge yayınları
Reklam
Seçimlerden sonra, DP'nin siyasal liberalizme sırt çevirişi daha da belirgin bir hal aldı. Örneğin, muhaliflere oy verdiler diye, Malatya ili ikiye bölündü, Kırşehir ili ise ilçe haline getirildi.
Sayfa 125 - belge yayınları
DP, iktidarının ona bahşettiği tüm olanakları, Batı emperyalizmine, yabancı sermayeye, ticaret burjuvazisine ve büyük toprak sahiplerine hizmet yönünde seferber etmiştir.
Sayfa 124 - belge yayınları
İnönü, bu ısmarlama muhalefeti, Tek Parti döneminin baskı yollarını kullanarak yaratmaya çalışmıştır. Almanya yenilir yenilmez, birçok Nazi yandaşını topluca tutuklattırmıştır. Yine 1945 yılında, Aralık ayında, düzmece bir sokak gösterisi ile, ılımlı sol eğilimde olan Tan gazetesi, Görüşler dergisi gibi yayın organlarının basimevlerini yıktırmıştır. Ocak 1946'da, çokpartililiğin solu da içereceğini sanan iki sol partiyi kapattırmış, yöneticilerini tutuklattırmıştır. Sonra da, üniversite çevrelerinde sivrilmeye başlayan birtakım solcu öğretim üyelerini işten arttırmıştır. Buna karşılık, muhalefeti güvenilir. saydığı kişilere örgütlettirmek için, 1945 yılın da CHP içinde hükümeti eleştiren ve başlarını eski bir başbakanın çektiği bir kanada yeni bir parti kurdurtmak için elinden geleni yapmıştır. Böylece, hem kişi, hem de ideoloji olarak, yeni muhalefetin iktidardan fazlaca farklılaşmamasını fiilen sağlamaya ugraşmıştır.
Sayfa 117 - belge yayınları
Reformların yanı ve ardı sıra baskı geldi. Rejimin bu özelliğini bugün artık tartışmaya bile gerek yoktur. Ama bu baskı sadece, kendi yüksek uygarlık görevine inanmış olan bir rejimin cahil bir halkın uyanmasını engellemeye çalışan irticaya karşı çıkışı mıydı? Bu soruları cevaplarken ya baskı, ya irtica ikilemine takılmamak gerekmektedir. Çoğunlukla resmi propagandadan ibaret olmasına rağmen, eldeki bilgiler, reformlara karşı güçlü bir muhalefetin var olduğunu göstermektedir. Aslolan şuydu: Hükümet tarafından şiddetli ve sürekli biçimde uygulanan baskının asıl amacı, reformları kabul ettirmek değil, etnik ayrılıkların ortadan kaldırılması (özellikle Kürt sorununda), ve ülkenin iki toplumsal tabanı olan köylülük ile kent proletaryasının rejimin ortakları olan burjuvazi ve eşrafa boyun eğdirilmesiydi. Dolayısıyla gericilik, özellikle yönetici güçlerin uyguladığı şiddete karşı bir geri tepme idi. Geleneksel kültürün sentezi olarak ortaya çıkan dinsel ifade ve reformlardaki açık seçkinlik, var olan çelişkiye ilericiliğin gericiliğe karşı mücadelesi görünümünün verilmesine yol açtı. Bu görüntü onların çabalarını haklı göstermeye yaradığı için yönetici güçler tarafından bol bol kullanıldı.
Sayfa 112 - belge yayınları
Reklam
Fethi Bey, 1930 Temmuz'unda geri çağrıldı. O ayın sonunda huzura çıktığında Mustafa Kemal kendisine şunları söylüyordu:" Bugünkü manzaramız aşağı yukarı, bir diktatör manzarasıdır (...) Ben öldükten sonra arkamda kalacak müessese bir istibdad müessesesidir. Ben ise millete miras olarak bir istibdad müessesesi bırakmak ve tarihe o suretle geçmek istemiyorum. "
Sayfa 104 - belge yayınları, (Fethi Okyar, Üç Devirde Bir Adam,1980 Tercüman yayınları)
Ama bu sınırlar içindeki bölgeler üzerin de başka halklar da hak iddia ediyordu: Kürtler, Gürcüler, Ermeniler ve Rumlar. Bu durumda yeni ulus-devlet içinde egemenliğe sahip olacak insanlar hangi milletlerden oluşacaktı? Bunun açıklık kazanması öyle çarçabuk olmadı, Mustafa Kemal 1 Mayıs 1920'de meclis kürsüsünden bir soruyu yanıtlarken şöyle diyordu: Meclisi Alinizi teşkil eden zevat yalnız Türk değildir, yalnız Çerkes değildir, yalnız Kürt değildir, yalnız Laz değildir. Fakat hepsinden mürekkep anasır-ı Islâmiyedir, samimi bir mecmuadır. Binaonaleyh bu heyeti aliyenin temsil ettiği, hukukunu, hayatını, şeref ve şanını kurtarmak için azmettiğimiz emeller, yalnız bir unsur-u isláma münhasır değildir. Anasır-ı Islâmiyeden mürekkep bir kütleye aittir. (...) Bu mecmuayı teşkil eden her bir unsur-u islám, bizim kendimiz ve menafii tamamiyle müşterek olan vatandaşımızdır ve yine kabul ettiğimiz esasahin ilk satırlarında bu muhtelif anasırı islamiye ki vatandaştırlar, yekdiğerine karşı hürmeti mütekabile ile riayetkardırlar ve yekdiğerinin her türlü hukukunun, irki içtimal, coğrafi hukukuna daima riayetkardırlar.
Sayfa 79 - belge yayınları
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), Avrupa'da iki savaş arası döneme benzeyen bir faşist seferberliğin bütün geleneksel bileşenlerine dayalı bir hareketi örgütlendirmeye uğraşıyordu. Yandaşlarını çoğunlukla kasabalardaki genç kuşaklardan - hızlı dönüşüm içinde bulunan bir toplumun sunduğu olanakları farkında oldukları hålde, hüsrana uğramış ve lumpenleşmiş gençlerden- devşiriyordu. İçlerinden yalnız % 10'unun üniversiteye giriş sınavlarını kazandığı, her yıl liselerden mezun olan çeyrek milyon genç, yeni üyeler kazanmak için neredeyse tükenmez bir kaynaktı. MHP, bunların yüreğindeki küskünlüğü militarizme, ırkçı seçkinciliğe, komünizm aleyhtarlığına, ve güçlü devlete tapınmaya dayalı bir söylem aracılığıyla saldırgan bir seferberliğe dönüştürmek teydi.
Sayfa 70 - belge yayınları
Savaş dönemi, Cumhuriyetin köylülere olan davranışının Osmanlılarınkinden görece daha sömürgen olduğunu ortaya koymuştu.
Sayfa 53 - belge yayınları
Reklam
1936'da faşist İtalyan mevzuatını örnek alan bir iş yasası yürürlüğe girdi. Yasa sendikalaşmayı önler, grevleri yasa dışı sayarken sanayide kartelleşme ve dikey bütünleşme devlet politikalarıyla teşvik ediliyordu. Öte yandan tarımda fiyatların dünya fiyatlarını izleyerek düşmesine izin veriliyor, sanayi mallarının -gerek ithal mallarının, gerekse yerli ürünlerin- fiyatları ise vergiler ve fahiş karlar yüzünden yüksek tutuluyordu. Bu geleneksel hızlı birikim kaynaklarından elde edilen artık, aralarından su sızmayan bir koalisyon içinde kaynaşmış bulunan bürokratlar ile sanayi burjuvazisince yağmalanıyordu. Dönem sona erdiğinde rejim, açıkça baskıcı bir hale gelmişti. İşçiler 1936 mevzuatına boyun eğmek zorundaydılar, geniş köylü kesimleri yabancılaştırılmış, sömürücü bir fiyat politikasıyla piyasanın dışına sürülmüştü.
Sayfa 50 - belge yayınları
IT(İttihat Terakki) hükümetlerince başlatılıp savaştan sonra CHP tarafından sürdürülen çağdaşlaşma, ne köylüleri, ne de kentsel aşağı tabakalarla küçük burjuvaziyi özgür kılan bir siyasal katılımın yasal çerçevesini kurmuştu. CHP'li seçkinler, ulusal politikada olsun, bir piyasa toplumunda olsun, katılım mekanizmaları sağlamaksızın kitlelerin siyasal ve iktisadi özlemlerini tek yanlı olarak yönlendirebileceklerini düşlüyorlardı. Temel bakış açıları Osmanlı yönetici seçkinlerininkiyle aynıydı: Devlet, yönetilenlerden kopuk kalacak, belirli tabaklara uzlaşma korkusu duymadan ihsanlar dağıtacak, yanaşma grupları arama zahmetine katlanmayacaktı.
Sayfa 49 - belge yayınları
Türk liberalizminin en büyük özelliği, Türkiye demokrasisi gibi, bütün boyutları ile uygulanamaması, biçimsel düzeyde kalması olmuştur.
Sayfa 34 - belge yayınları
Osmanlı reformistleri nasıl samimi reformist değildilerse, Cumhuriyet politikacıları da samimi demokrat olamamışlardır.
Sayfa 31 - belge yayınları
Türkiye'de çok parti hayata geçilirken, Ceza Kanununda yapılan değişikliklerle, zaten yasak olan sol propaganda ve örgütlenmeğe karşı cezalar artmıştır. Bu konuda Mussolini Italya'sının Ceza Kanunundan alınan maddeler yeterli bulunmamış ve şiddetlendirilerek kabul edilmiştir. Bu maddeler, gerçekten demokrasiye geçildiğini sanarak Türkiye Sosyalist İşçi ve Köylü Partisi ve Türkiye Sosyalist Partisi gibi partiler kuran ilericilere karşı şiddetle uygulanmıştır.
Sayfa 31 - belge yayınları
17 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.