Giderek daha çok, tekrarın kendisinden başka bir şey hissetmeden imgeleri, görüntüleri, deneyimleri, yılları üst üste yığabilirmişim gibi geliyordu. Aynı anda hem sonsuz hem de ölü olduğum izlenimine kapılıyordum.
Buz gibi odada yere serili şiltenin üzerinde sevişmek, masanın bir köşesine ilişip akşam yemeğini atıştırmak, kolayca ayak uydurduğum ergen muhabbetleri bende tekrar hissi uyandırıyordu.