Ama aklımda kalan, her ne kadar yumuşak kalpli olsa da, günlerinin oldukça sert geçmiş olmasıydı ve sabri, tuttuğu yoldu, anlattığı hikâyeleriyse bu yolun tozlarıydı.
Bir gün, güzellik ve çirkinlik bir deniz kıyısında karşılaştılar ve dediler, 'haydi denize girelim.' Giysilerini çıkartıp suda yüzdüler. Bir süre sonra, çirkinlik kıyıya dönüp, güzelliğin giysilerine büründü ve yoluna gitti. Güzellik de denizden çıktı, kendi giysilerini bulamadı; ama çıplak olmak utandırıyordu onu, çaresiz çirkinliğin giysilerine büründü ve yoluna devam etti güzellik. O gün bugündür, erkekler ve kadınlar onları birbirine karıştırır. Ancak içlerinden güzelliğin yüzünü önceden görmüş kimileri vardır ki, giysilerine bakmaksızın tanırlar onu. Ve yine çirkinliğin yüzünü bilen kimileri vardır ki, gözlerinden tanırlar çirkinliği...
Ben sizlerin zihnindeki bir düşünceden ibaretim ve fiiliyatınızla var olabilirim sadece. Hükümdar diye biri yoktur. Kendilerini yönetmek için var olmuş yönetilenler vardır yalnızca.