Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yeni Sömürgecilik Açısından

Gıda Emperyalizmi

Osman Nuri Koçtürk

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Çalışabilen ve üretici nitelik taşıyan genç insanların köylerden kalabalık merkezlere göç ederek, üretici iken tüketici bir nitelik kazanmaları, tarım kesiminde çalışıp yiyecek üreten kişilerin, gıda maddelerini elinde tutan ve aynı zamanda ortaklıklarla memleket endüstrisine el koymuş olan emperyalistlerin yönettiği tüketim endüstrisinde yahut ta dış ülkelerde vazife almaları, yiyecek kıtlığını daha ciddi hale getirmekte ve sömürülen toplumun, sömürgeciye tam anlamı ile teslim olmasını kolaylaştırmaktadır.
Sömürülme durumunda olan memleketler ise olayların ve belki de mukadderatın iteklediği sömürülme sistemi içinde bütün güçlerini harcadıkları halde, sömüren için faydalı olmaktan bir adım bile ileri atamıyor ve ekserisi kalkınamamanın suçunu birbiri üzerine atmaya ve bu suretle suçlayıp cezalandırmaya çalışan zıt guruplara ayrılmış bulunuyorlar.
Reklam
Geri kalmış toplumlar, içinde bulundukları yokluk, hastalık, açlık, cehalet gibi ana meselelerini çözümlemek ile pek ıneşgul bior 'lalde iken ileri toplumların öz çıkarları için kendi aralarında tekrar guruplaşmalara gittiklerini ve bir yönü ile eko· nomik, bir yönü ile doktriner ayrıntılara düştüklerini görüyoruz.
Emperyalizmin bilinmeyen yüzü !
Aç karnına işe giden bir insan,deposunda benzin olmadan sefere hazırlanan bir otomobile çok benzer.Kaldı ki insanın gereği gibi doyurulması ve bunun geri kalmış bir ülkede bütün toplumu kapsayacak biçimlerde uygulanması,otomobilin deposuna benzin doldurmaktan çok daha karışık ve üretim,tüketim,ithal ve ihraç konularında hassas ve bilinçli davranmamızı gerektiren bir iştir. Bu hizmetler bu biçimlere göre yönetilmeyecek olursa imkanlar içinde yüzen geniş topraklar üzerinde başkalarının yardımına muhtaç aç insanlar topluluğu halinde mutsuz bir ömür sürmeye mecbur kalacağız...
Bu insafsız görüşün gerçekte sömürgeci bir toplum olan ve İkinci Dünya Savaşından sonra zayıf düşen Fransa üzerinde bile denendiğini ve Amerikalıların Fransa'yı ürettikleri tavuk etleri için bir pazar haline getirme maksadıyla denemeye girdiklerini kısa bir süre önce gördük. Fransa ile Amerika arasında "Piliç Harbi” denilen bir ekonomik savaşın cereyanına sebep olan olaylara Fransız hükümet başkanı General De Gaulle bile müdahale zorunda kalmış ve Fransa'yı bu saldırıdan korumak hayli zor olmuştur. Ulaştıkları teknolojik ve bilimsel seviye dolayısıyla tavuk etini, Fransa'ya nazaran çok daha ucuza mal edebilen ve üretim fazlaları için pazar arayan Birleşik Amerika, donmuş piliçlerle Fransa pazarına girmek ve bir zamanlar Türkiye'de yaptığı gibi mahalli üretimi baltalamak istemişti. Fransız yöneticiler bundaki tehlikeyi derhal sezmiş ve halklarının tavuk etini daha pahalı yemeleri bahasına Amerikan piliçlerinin Fransa'ya sokulmaması için adeta bir savaş açmışlar ve bunda başarıya da ulaşmışlardır. Bu basit örnek sömürgecilerin kurbanlarını seçerlerken sadece geri kalmış ve Türkiye gibi bilinçlenmemiş toplumlar üzerinde ısrar göstermelerini ve eğer imkân bulabilirse birbirlerini de sömürmeye niyetli olduklarını gösteriyor.
Sayfa 107Kitabı okudu
Milli gelirleri ve yaşama standartları yüksek olan ileri toplumlar, sömürmeye yeltendikleri geri kalmış toplumlarla ticari münasebetlere girişmeden önce kültürel münasebetleri geliştirmekle işe başlamada ve bundan sonra çeşitli operasyonlar ile kaynaklarına el atarlarken kendi üretim fazlaları ile sanayi mamullerini satmak için pazar hazırlamaktadırlar. Bu arada kalkınmayı sadece milli geliri yükseltme olarak ve kaba anlamı ile anlamış bulunan geri kalmış toplumlar kültürel sızmalarla başlayan cazip gelişmeleri özledikleri kalkınmanın belirtileri olarak kabul eder ve zamanla kendi ürettikleri ihtiyaç maddeleri ile yetinemeyen pazarlar haline girerler. Bu hale gelmiş olan bir toplum, çeşitli yönlerden sömürülmeye elverişli bir ortama girmiş demektir. O toplumun İleri memlekette yetiştirilmiş olan teknisyeni, kurulacak fabrikanın makinelerini, kültür ve tekniğini benimsemiş olduğu memleketten satın alacak, kimyager laboratuarını aynı kalıplar içinde kuracaktır
Reklam
Kurtuluş Savaşı’ndan çıktıktan sonra savaşın yaralarını sarmak için bir süre yabandan buğday ithal eden Türkiye, büyük önderinin işareti ile buğday üretimini geliştirmiş ve İkinci Dünya Savaşından önce dünyanın buğday ihraç eden memleketlerinden biri haline gelmişti. Kendi toprakları üzerinde kendi yağı ile kavrulup, uygar düzeye ulaşmaya çalışan Türk toplumu, tarım kesiminden sağladığı ve biriktirdiği tasarruflar ile kendi temel ihtiyaçlarına cevap verecek milli bir endüstriyi devlet öncülüğü ile kurma çabası içindeydi. Sırtına giyeceği kumaşı yapmak için tekstil, ayağına giyeceği pabucu yapmak için Beykoz fabrikalarını kurmuş ve bu noktadan başlayarak daha ileri bir düzene ulaşma olanağına kavuşmuştuk.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.