Göçün Tarihi

Micheal H. Fisher

Göçün Tarihi Gönderileri

Göçün Tarihi kitaplarını, Göçün Tarihi sözleri ve alıntılarını, Göçün Tarihi yazarlarını, Göçün Tarihi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hikayenin özeti
Homo sapiens olarak tarihimizin yaklaşık yüzde 90'in1 kapsayan MÖ 100. 000 ile MS 600 arasındaki uzun dönemde, neredeyse tüm genetik değişikliklerimiz mey-dana geldi, Toplam insan nüfusu, bugünküyle karşılaştırıldığında çok küçüktü. Bu nedenle insan grupları Afrika içinde ve ayrica dünyann daha önce yerleşim olmayan bölgelerine doğru
Roma'da köle için kullanılan sözcük (Sclãvus), kölelerin ana kaynağı olan (kölelerin getirildiği bölgenin halkı olan) Slav sözcüğünden türetilmiştir.
Reklam
Diaspora etimolojisi ve tarihi
Yaklaşık olarak MÖ 1050 ile 600 arasındaki dönem boyunca, Yunanca konuşanlar, doğu Akdeniz ve batı Asya'nın adaları ve toprakları arasında yavaş yavaş tohumlar gibi dağıldılar ve bu süreci "tohum gibi dağılan veya saçılan" anlamına gelen diaspora olarak tanımladılar. Bir topluluk, bir coğrafi bölgeyi kutsal vatanı olarak güçlü bir şekilde benimsemeye başladıktan sonra göç etmek zorunda kaldığında toplu bir kayıp duygusu ve gelecekte geri dönme umudu yaşar. İnsanlar gönüllü olarak göç etseler bile, geride bıraktıkları topraklarla güclü bir şekilde özdeşleşmeye devam edebilirler. "Diaspora", geleneksel olarak, MÖ 586'da Babil ordusu tarafından Kudüs'teki tapınaklarının yikılmasının ardindan ve daha sonra MS 70'te Romalilar tarafindan yenilmelerinden sonra Kutsal Topraklarından büyük bir dağılma dalgasını takiben Yahudi topluluğunun dağınık üyelerini ifade eder. Ermeniler de günümüzde "diaspora" kelimesini Bizans Imparatoru Mauricius (MS 539-602) döneminde Bulgaristan'a ve I. Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa ve Amerika'ya cebren dağılmalarını ifade etmek için kullanırlar. Birçok insan bu sözcüğü, 16. yüzyıldan 19. yüzyla kadar Atlantik ve Hint Okyanusları boyunca köleleştirilmiş göçmenlerin Afrika diasporasına atıfta bulunmak için kullanır. İrlandahlar, Çinliler, Kızlderililer ve diğer topluluklar da günümüizde diasporayı, hatırladıkları, ancak çok uzakta kalan (genellikle zorunlu olarak) memleketlerinden zamanlarını belirlemek için kullandılar.
İnsanlık tarihinin çoğu, silahlı göçebe toplulukların yerleşik toplumları fethettikleri ve sonra yerleştiklerini gösterir.
İktidar ve siyasal göçler
Gilgamış, Enkidu'yu "uygarlaştırmak" başka bir deyişle şehirli, şarap içen ve Gılgamış' in astı biri haline getirebilmek için, bir şehirli kadının onu baştan çıkarmasını sağladı, Enkidu resmen bir köle olmasa da, hayatının geri kalanında Gılgamış'a hizmet ve itaat etti, Genellikle kültürel olarak hakir ve farkı görülen yabancı insanları -iş verme, tutsak etme veya satın alma yoluyla- bu kendilerine katma şekli, dünya tarihi boyunca farkh bir göç türü olarak devam edecekti. Şehirler hem çevredeki çiftliklerden hem de uzak diyarlardan gelen göçmenlerin yanı sıra hammadde ve mallara da doymak bilmez bir ihtiyaç duyuyordu. Göçmen tüccarlar, esnafların yaptığı ürünleri veya yerel halkın biriktirdiği zenginlikleri takas etmek veya satın almak için geliyordu. Ayrıca, şehirler komşularına baskın yapmak veya onlara savaş açmak için orduları seferber ediyordu, Enkidu'nun (artık Uruk'un ordusunun başındaydı) desteğini alan Gılgamış, uzak dağ bölgelerinden gelen sedir ağacı da dahil olmak üzere kaynakları ele geçirmek için seferlere çıktı, Onun ormanları yok etmesine, kerestelere el koymasına, toprağı ve suyu ele geçirmesine karşı çıkan dağ topluluklarıyla savaştılar: "Dağda geçitler açan/dağın yamacında kuyular açan [Gilgamış] idi." Gılgamış'ın öyküsü, Uruk'a yerleşen sümer halkının, oraya nasıl yönlendiğini, şehir surlarının içinde ve ötesinde yeni göç kalıpları geliştirdiğini, göçebe ve diğer yerleşik topluluklarla nasıl muzaffer bir sekilde uğraştığını gösterir.
Beylik hakkının tarihi
Gılgamış, Uruk'taki her yeni gelini, kocasının evine girmeden önce sarayına gelip onunla yatmak zorunda bıraktı.
Reklam
12 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.