1961 yılında başladı onların göç hikayesi. Önce Almanya, ardından Belçika, Avusturya, Hollanda, Fransa ve diğer ülkeler geldi. Gidenlerin çoğu bir süre çalışıp, para kazandıktan sonra memlekete geri dönmek umuduyla gittiler. Madenlerde ve ağır sanayi fabrikalarında çalışıyor, dil bilmedikleri için dertlerini anlatamıyor, kalabalık yurtlarda zor şartlar altında yaşıyorlardı. Diğer yandan Türkiye'den gidenlerin sayısı hızla artıyor, on yıl gibi kısa bir zamanda rakamlar yüzbinlerle ifade ediliyordu.
Zaman geçti... Geri dönme fikri değişmeye başladı. Gidenler bir süre sonra ailelerini de yanlarına aldılar. Yurt ve pansiyon odalarından çıkarak evlere yerleştiler, mahalleye ve şehirlere karıştılar. Sirkeci'de tahta bavullarla başlayan göç hikayesi bambaşka bir hikayeye dönüşüyordu.
Onlar artık "Göçüp Kalanlar" dı.
Sevinçleri, özlemleri, hüzünleri, hasreti, sabrı, gurbetliği ve daha nice duyguyu içerisinde barındıran göç hikayesi yarım asrı geride bıraktı.
Göçüp Kalanlar; birçoğunu ilk defa göreceğiniz, özenle seçilmiş 61 fotoğraf karesi ve birbirinden değerli yazarların hikayeleriyle yarım asırlık göç serüvenine ışık tutuyor. Her biri yaşanmış, geçmişin birer parçası olan fotoğraflar, yazarların kaleminden dökülen kelimelerle yeniden can buluyor adeta.
Göçüp Kalanlar kitabı bizim insanımıza adandı; Max Frisch'in Türk işçiler için söylediği "Biz işçi istedik ama insanlar geldi" sözündeki insanımıza...