Bazı hastalıklar vardır, tedavi edilebilir ama kimse o tedavi yöntemine başvurmak istemez... bu da öyle bir hikaye işte.
Grikurt anılarıyla mücadele ederken ağabeyinin iyi planlanmış bir suikast sonucu öldürüldüğünü fark etmişti. Bu her şeyi değiştiren, şekillendiren ve belki de başlatan şeydi. Her şey Emniyet Müdürünün dediği ilerliyordu. Kendilerini kanunların ve yozlaşmışlığın şemsiyesi altına alan, fazlasıyla şımarmış çeteler sonunda büyük, affedilmez bir hata yapmıştı. Onu uyandırmışlardı ve o sonunda öfkesiyle şehre inmişti.
Kader denilen garip olgunun yarattığı fırtına kendi kendini geliştirirken Esra öldürülen Baş Komiser Yaman’ın bıraktığı kırıntıları, Bilgi İşlem Uzmanı Erdem ise siber ipuçlarını izliyordu.
Niko çevresindeki gerilime dayanabilir ve iyi yönetirse bu karmaşadan güçlenerek çıkabileceğini keşfetmişti. Böylece İstanbul’un ismini duyabileceği bir çete lideri olacaktı. Tek ihtiyacı olan şey şanstı... Zarların çoktan atıldığının farkında bile değildi.
Yangın çoktan başlamıştı. Kendine afilli isimler veren adi suçlular ve onların oluşturduğu çeteler bir şeyleri olmaya başladığını fark etmişlerdi. Sadece ne olduğunu sesli, kendi kendilerine itiraf edemiyorlardı. İyi ve parlak günleri bitmişti, artık onları avlayan birileri vardı.