İsteklerimiz bastırılmasa, hayallerimiz gerçekleşse ve her şey masallardaki gibi olsaydı: masal anlatmaya, yazmaya gerek duyulmazdı! Hayat, tadı bozulmuş çürük bir elmaya benzerdi.
''..oğlan, prensesin güzelliğine öylesine vurulmuş ki, hiçbir şeye kulak asmayarak gidip kraldan kızını istemiş. Kral sormuş: ''Peki, vereceğin sözü biliyor musun.?'' Oğlan da: ''Biliyorum'' diye cevap vermiş. ''Kızınız benden önce ölürse kendimi diri diri onunla mezara gömdüreceğim..''
''..annesi hizmetçiye seslenmiş: ''İn aşağı da bak bakayım, nerden kaldı şu Else.?'' Hizmetçi de kilere inip bakmış ki, ne görsün.? Else fıçının önünde oturmuş, ağlayıp sızlanıyor, feryat etmiyor mu.! ''Else, niçin ağlıyorsun.?'' diye sormuş hizmetçi. Else de şöyle cevap vermiş: ''Ah ah, ben ağlamayayım da kimler ağlasın.? Hans'la evlenirsek, bir çocuğumuz olursa, çocuğumuz büyürse; günün birinde kendisini bira alıp gelmesi için kilere yollarsak, ya bu keser yukardan başına düşer de çocuğumuzu öldürürse.!''..''