Güç ve İdeoloji Üzerine kitaplarını, Güç ve İdeoloji Üzerine sözleri ve alıntılarını, Güç ve İdeoloji Üzerine yazarlarını, Güç ve İdeoloji Üzerine yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bosch yolsuzlukla mücadele ediyor ve yurttaşların özgürlüklerini savunuyordu. Kennedy liberalleri bu politikadan özellikle rahatsız olmuşlardı; çünkü bu adımlar, "komünistlere" ve "Marksistlere" yurttaşlık hakları tanınması anlamına geliyordu ve bu da "demokrasi" için asla hoş görülemeyecek bir hakaretti. Bosch polis baskısına son verdi ve demokratik katılım için işçileri ve köylüleri eğitecek adımlar attı. Böylece ABD'nin bakış açısından bakıldığında, bir "demokrasi krizi"ne yol açtı. Bosch ayrıca ülke içindeki ihtiyaçları karşılamaya ve sorunları çözmeye yönelik bir anlayışla ekonomik bir canlanma başlattı. Bu durumda, Büyükelçi Martin'in ifadesiyle, onu "göndermek" zorunda kalacağımız açıktı.
Bir başkasının neden olduğu felaketleri eleştirmek çok kolaydır. Böyle bir şeyin etik değeri 18. yüzyılda gerçekleşmiş olan zalimlikleri eleştirmekten daha fazla değildir.
Başka bir ülkeye saldırmak gerekli görülüyorsa Rusların tekrar harekete geçtiği yaygarasına güçlendirmek için bu ülkeyi Rus uydusu olarak göstermek çok faydalı olacaktı. Bu nedenle saldırının hedefi durumundaki ülkeyi ambargo, tehdit, bozgunculuk ve diğer yöntemleri kullanarak Sovyetler Birliği'nin tarafına itmek yarar sağlayacaktı.
ABD söyleminde "demokrasi", toplum olup bitenleri sessizce onaylarken, iş dünyası temelli seçkin unsurların özel sektör üzerindeki egemenlikleri sayesinde devleti kontrol ettikleri bir yönetim sistemi demektir. Bu şekilde anlaşıldığında, demokrasi, tıpkı Birleşik Devletler'de olduğu gibi, seçkinlerin karar verdiği ve halkın bu kararları onayladığı bir sistemdir. Buna uygun olarak halkın, kamu politikasının oluşturulmasına katılması ciddi bir tehdit olarak algılanır. Böyle bir durum demokrasiye doğru atılmış bir adım sayılmaz; daha ziyade, üstesinden gelinmesi gereken bir "demokrasi krizini" teşkil eder. Bu sorun hem Birleşik Devletler'de hem de ona bağımlı olan ülkelerde ortaya çıkar ve hangi toplumsal kesimin hedef olarak seçildiğinde bağlı olarak değişen ve halkla ilişkiler kampanyalarından ölüm mangalarına kadar uzanan çeşitli tedbirlerle çözülmeye çalışılır.
Kısacası, "komünistler" kaynaklarını kendi amaçları doğrultusunda kullanmaya kalkışan, böylelikle dış politikanın merkezi doktrinini oluşturan soyma ve sömürme hakkına engel olan kesimlerdir.
Fakat asıl düşman her zaman için yerel halktır, çünkü kendi kaynaklarını kendi çıkarları için kullanmak gibi garip ve kabul edilemeyecek fikirlere kapılma yönünde talihsiz bir eğilimi vardır. Bu nedenle böyle zararlı komplolara karşı durabilmeleri için boyun eğme konusunda düzenli olarak egitilmeleri gerekir.
Tüm bunların Üçüncü Dünya'nın birçok ülkesinde için anlamı şudur: Kabaca ama yine de doğru bir ifadeyle, ABD dış politikasının birincil hedefi soyma ve sömürge özgürlüğünü garanti altına almaktır.