“İki insan ayrılınca bütün o hatıralar ve hayaller ne oluyor?Uzayın sonsuzluğunda mı kayboluyor,’Bir sana bir bana’diyerek her iki tarafa taksim mi ediliyor?”
.
Başak Buğday bir büyüme öyküsü anlatıyor.İpek memur çocuğu,sevgi yumağına sarılı,bir dediği iki edilmiyor.Sokaklarda oynuyor,aşık oluyor hem de gıdıklanır gibi olanından.Çekirdek çitliyor bol bol,altın günlerinde göbekler atıyor..Biliyoruz bu hikayeyi.Ama her evin bir kalp ağrısı var.Dışarıdan görülen “öğretmen beyin evi” öyle güllük gülistanlık değil.
.
Çok güldüm ben bu kitapta.İpek’in aşklarına,kardeş isterim diye tutturmasına,bilmiş bilmiş konuşmalarına..Sonra dedesinin her cümlesine katıldım,bir isteğinizi “ananeee,dedee” diye yaptıracak kadar nazlı büyütüldüyseniz daha da sahiplenirsiniz bu kitabı..Velhasıl Ot Dergi’den tanıdığım Başak Buğday samimi diliyle okuyucuyu etkilemeyi başarıyor..