Temiz yüz, güzel mizaç, iyi huy, samimi davranış, kendine has tavır, yolcu misali takip mesafesi. Dünyadan göçtüğümüzde geriye bunlardan birini bırakabilirsek ne mutlu. Diğer her şey dünyada kalacak, yani yalan olacak.
Ahmet Yaşar Ocak'in Osmanlı İmparatorluğu ve İslam kitabını okuyorum. Devlet-din geçmişimize dair oldukça toparlayıcı bir çalışma. William Chittick'in şu sözünü hatırlatıyor: "Müslümanlar yüz yıl önce Allah diyorlardı İslam demiyorlardı; bugünse İslam diyorlar Allah demiyorlar."
İnsan neden hep daha fazla okumak ister? Kendiyle olan tanışıklığını bir ileriye taşımak için. Seni sana anlatacak, görmek istemediğini gösterecek, duygu ve düşüncelerini izah edecek bir cümle için. Yaşarken ve mutlaka, kim olduğumuzla tanışmamız gerektiği için.
Şöyle yazmışım not defterime: "Bak sana bir sır vereyim. Cennet de gönülde, cehennem de. Yalnız şu var ki ikisini bir çizgi ayırır. Ona da merhamet denir. O çizgiyi unuttun mu ne var ne yok karışır. Kıyamet."