Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Güneşten Öte

Bahaettin Karakoç

Güneşten Öte Gönderileri

Güneşten Öte kitaplarını, Güneşten Öte sözleri ve alıntılarını, Güneşten Öte yazarlarını, Güneşten Öte yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yola çıktığını muştuladılar, yollarına serdim bakışlarımı; asıldım saatin ibrelerine, karşıcı gönderdim dost kuşlarımı. Can su oldu sevdamızın arkına zaman geçmiş çok geç vardım farkına, beni nakarat yap gönül şarkına ve gönlünce işle nakışlarımı. Geç kalma, gelişler vaktinde güzel; "alan elden hayırlıdır veren el" hem muhabbet hem de rahmet gibi gel, baharlara çevir zor kışlarımı. Güneyim-kuzeyim, doğum-batım yok, soylu bir sabrım var başka atım yok, dünyada kimseye iltifatım yok, sana saklıyorum alkışlarımı.
Köşeyi dönerken gölgeni gördüm yüreğim çarpmaya başladı güm güm ey göçmen şiirim, masalım, öyküm hep peşinden koşturup duruyorum. Yettim-yeteceğim derken çağ kuşluk, bir türlü dolmuyor bu araboşluk, başıma vuruyor aşktaki hoşluk feleğin çarkını durduruyorum. Bir kaşık aş ne ki kırk yıllık aca; insansız evlerde tüter mi baca? zalim bir oyundur köşe kapmаса, her zaman cezayı ben görüyorum. Şu bağlı bahtımı çözmeyi dene, yüreğimle çiftleş, gezmeyi dene; vuslat hangi güne, yazmayı dene; hep meçhul semtlerde ben yürüyorum. Gölgen ak zambağa dönüştü birden, bir daha geçmedin geçtiğin yerden, sen ünlersin diye şu tepelerden saatimi kurup ayarlıyorum...
Reklam
Seher yeli usul usul es hele, Türkü söyler kır atımın yelesi. İki keklik karşılıklı ötünce Yaman teper âşıkların çilesi. İğde çiçek açar güle karışır, Kara toprak yeşil ile barışır. Yola çıkan bir menzile erişir, Var mı öyle ortaklıkta kalası? Işıyor da dal uçları ışıyor, Gün uç verdi, ay tepeyi aşıyor, Her güzellik içimizde yaşıyor, Mümkün değil güzelliğin ölesi. Sultan idim, indim kendi tahtımdan Şikâyet etmedim bir gün bahtımdan Hep dayandım, hiç dönmedim ahtımdan Şimdi bir güzelin oldum kölesi. Soğuk-sıcak taşlar ile konuştum, Yakın-uzak kuşlar ile konuştum, KARAKOÇ der her bilene danıştım, Sevgiliymiş ruhumuzun sılası.
Üstümde zorlu bir işin yorgunluğu var, teri var, Kaderi asla suçlamam, herkesin bir kaderi var... Şikâyetsiz yaşamayı mut için ilke bilmişim, Beter ne ki bu ölçekte, beterin de beteri var. Meydan öyle geniştir ki dışarı var, içeri var; Her rüyanın bir yorumu, her eşyanın bir yeri var.
Geleceksen bir bütün gel, çok kabuk ve az iç gelme. Binbir odalı saray gel, bana kerpiç kerpiç gelme!.. Gelişin âbâd eylesin, yeri-göğü şâd eylesin; Zaten bir viraneyim ben, viran etmeye hiç gelme! Geleceksen ipek ol gel, keser gelme, çekiç gelme; Yerim rahattır, diyorsan orda ye orda iç, gelme!..
Yüreğimin perçemini bir sevdaya kaptırmışım, Ne yazım bellidir benim, ne son baharım ne kışım Yol ayrımı yaklaşıyor, ötesine kılavuz yok; Yürümeye takâtsızım, çok yorgunum, çok kül-hışım, Nefsim işaret veriyor, yiğitmişim, kocakmışım; Şımarık aklıma göre korkakmışım, kaçakmışım...
Reklam
141 syf.
8/10 puan verdi
KARAKOÇ'un bütün şiirlerinde İslâmi-Milli îman ile birlikte bir dil saltanatı da göz doldurmaktadır. Zengin bir şiir dünyası ve hayal gücü vardır. Mânâdan fedakârlık etmeden soyut söylemeyi tercih eder. Fikrin ağır bastığı şiirlerinde bile, sanatlı ve kapalı üslûbu ön plandadır. Şekle, şeklin kalıplarına sığmıyor Karakoç; yatağında sakin akan bir nehir değildir, aşıp taşan bir sele benzer. Söz öbekleri arasında öyle bir bağ kurar ki direkt gözünüzde canlanır. Bazı şiirler anlaşılması açısından derin (geçmiş) bilgiler gerektirse de birçok şiirinde gündemden bahsetmiş. Yaptığı betimlemeler, üslubu oldukça etkileyiciydi.
Güneşten Öte
Güneşten ÖteBahaettin Karakoç · Ocak Yayınları · 19959 okunma
Bir diyeti vardır yere basmanın, Üzümü tez kurur susuz asmanın; Erkânı var konuşmanın, susmanın, "Nice tabur dağıdır ol yosmanın Saç dağıtıp eğmesi kalpağını".
Kaşlarına aykırı gözlerin var, denmedi; Özünle bağdaşmayan sözlerin var, denmedi. Ne mevsimsiz gül derdim, ne de ham erik yedim; Güzele güzel baktım, hep sütlü firik yedim. Karayı tanımadım, tüm renkler beyaz oldu, Kışla ülfet etmedim, yaylağım hep yaz oldu. Çıplak atlarla gittim gelen fırtınalara, Sevdalara terledim buzları kıra
Sayfa 131
Ey otlarla karıştırılıp demetlenen güller ey acıları eminerek büyüyen sabîler anneler, babalar, sevgililer uyuyanlar, uyanıklar, hastalar, körler tutsaklar, hürler ey evrenin yitikleri adresi bilinmeyen ölüler size doğrultuyorum ışığımı size uçuyoruyorum sesimi benim kalbim her zaman diri tevhîddir dilimin iksiri bendedir en taze haberler en güzel müjdeler sizin için yazdım bu şiiri
Reklam
Dünya dünya olduğu günden beri hiç böylesine pis kokmamıştı sular zehir saçarak akmamıştı şimdi parmağını değirsen diline dilin iğnesini batırır eline haram akar her kapıdan içeri dost dersin dost atar tekmeyi beline
Direnmekte israr eden bir şehrin üstüne cehennem topları gülleler yağdırıyor taşımaya mahkûmuz bu dünyanını yükünü bir yük ki durmadan ağdırıyor yürek ulaşamıyor dostuna her kedi göz dikmiş bir kaplan postuna kısrak süt vermiyor yavrusuna potuk anasını yadırgıyor ağaç kendi kökünü
Bir imlâ hatası çoğa malolur, Düşlerde yaşarım, düşsüz koyma gel! Dağların da kara ihtiyacı var, Kar yağdır, dağları kışsız koyma gel! Elime demir ver, eğer-bükerim, Dilime kuş kondur, ne dil dökerim; Belime dağ bindir, sanma çökerim, İşim bu, garibi işsiz koyma gel! Dün gece uzakta bir kuş ağladı, Bütün beyaz güller kara bağladı.
Sayfa 126
Şimdi tükettiğim yılların üstüne oturmuşum, Hangi dürbünle baksam gördüğüm tektir... Her yorgun kapıya kilit vurmuşum, Vâdideki sis er-geç dağlara çekilecektir Havada bir güzel yağmur kokusu var, Takvimlerden mendil sallıyor bahar. Güneş de yakın bir menzildir aşk yolcusuna
Şu kendini dağıtıp da seyran eden güzele bak; Bırak fânî olanları, ebed'e bak, ezel'e bak... Kaftanını güzel giydir ki söz yerine otursun, Kalbin hâs zikirde olsun ve sen hep lem-yezel'e bak. Bahar som yaprakla çiçek, güz gelende gazele bak Hiç bir şeye çirkin deme, çirkindeki güzele bak.
87 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.