Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Hacegan Sultanları

Ali Yurtgezen

Hacegan Sultanları Gönderileri

Hacegan Sultanları kitaplarını, Hacegan Sultanları sözleri ve alıntılarını, Hacegan Sultanları yazarlarını, Hacegan Sultanları yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Kendiniz için himmetten, başkaları için hizmetten bir an bile geri durmayın" | Muhammed Bahâuddin Buhâri
256 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Es'selamû aleykûm Hızır'dan (a.s) ders alıp Yusuf Hemedânî (k.s) hazretlerinin ocağında pişen ve Hâcegân silsilesinin kendisiyle başladığı büyük veli Abdülhâlik-ı Gucdüvânî (k.s) hazretlerinden, Nakşibendî - Halidî kolunun Menzil sultanlarından Seyda namdar Seyyid Muhammed Raşid el-Hüseynî (k.s) hazretlerine kadar olan silsilenin anlatıldığı kısa ama ziyadesiyle öz anlatıldığı kıymetli bir kitap. Çok beğenerek, bitmesin isteyerek okudum. Sadât-ı kîramın varisi olduğu kutlu peygamberimizin (s.a.v) izini nasıl bir ihtimamla takip ettikleri, bu uğurda çektikleri çileleri, nefis terbiyesinde ölmeden olunamayacağını kendi halime bakarak, utanç içinde okudum. Çok güzel kıssalar, ibretlik olaylar, dîn-i mübîn-i İslamın fırka-î naciyesini muhafaza için geçen ömürler var bu kitapta. Nakşibendi tarikatının zikir usullerinden olan hatme-i hâcegân'da isimleri zikredilen sadât-ı kîram efendilerimizi öğrenip bereketlenmek isteyenlere şiddetle tavsiye ederim. Rabbim şefaatlerine nail eylesin, ve's-selâm...
Hacegan Sultanları
Hacegan SultanlarıAli Yurtgezen · Semerkand Yayınları · 2013143 okunma
Reklam
Seyda hazretleri sûfilerini küçük günahları hafife almamaları hususunda uyarır, bilmedikleri konuları öğrenmeleri için teşvik ederdi. Fakat herkesten fetva sormamayı da özellikle tembihler, dini öğrenmek için bu işin ehli büyük âlimleri arayıp bulmalarını isterdi onlardan. Çünkü din adına konuşanlar çoğalmış; ilimle değil hevasıyla hüküm verenler türemişti.
Sayfa 254Kitabı okudu
Ona göre sûfi olmakla iş bitmiyordu. İlim de gerekiyordu. Sık sık, "Cahilin âbidi de sûfisi de hüsrandadır" buyururdu. Peygamber mirasçısı bir talebe yetiştirmeyi bin kişiyi sûfi yapmaktan efdal görüyordu.
Sayfa 253Kitabı okudu
Müslümanların ve Allah'a dayanıp sığınanların sultanı, Allah'tan yardım görüp kurtuluşa erenlerin tacı, "Mahbub-i Hudâ"nın seveni, istişare etmek isteyenlerin danışmanı, mürşidleri irşad eden, âlemlerin Rabb'inin hidayetiyle sadıkların sırrı, din ilim hazinelerinin fâtihi, tertemiz, pak ve parlak şeriat dairesinde istikrar eden, bembeyaz Nakşibendî tarikatını canladıran, kâmil ve mükkemmil (kemale erdiren) şeyhimiz, efendimiz Şeyh Seyyid Muhammed Râşid Hüseynî Bilvânisî hazretlerinin [kuddise sırruhû] ruhuna vâsıl eyle....
Sayfa 244 - Hatme duasıKitabı okudu
"Mürid, kendi mürşidinin zamanın en mükemmeli olduğuna inanmalıdır. Ama başka mürşidleri de hafife almamalıdır. Yoksa hem manevi olarak zarar görür, hem nifaka yol açar. Müridlerimiz başka mürşidlerin müridleri yanında iken sadece bizim yolumuzun büyüklerinden bahsetmesin. Onların mürşidlerinden de bahsetsin. Böyle yaparsanız insanların sâdât-ı kirâma karşı muhabbetini artırmış olursunuz."
Sayfa 241Kitabı okudu
Reklam
Başka bir gün, sohbetinde bulunanlardan biri epeydir çoğu kimsenin kafasını karıştıran şu soruyu sordu: "Bir kimse Kur'ân-ı Kerîm'i, hadis-i şerifleri ve fıkıh ilmini biliyor, selef-i salihînin, ilk devir İslâm âlimlerinin kitaplarını okuyorsa, bu kişinin yine de manevi bir yol göstericiye ihtiyacı var mıdır?" Seyyid Abdülhakim hazretleri [kuddise sirruhû] cevaben, her insanın karşılaştığı meselelerde mutlaka o meselede ehil olan birine ihtiyaç duyacağını söyleyerek eczacıları misal gösterdi. Buyurdu ki, "Bir eczacı türlü türlü otları tanır; hangisinden nasıl ilaç yapılacağını, bu ilacın hangi hastalıklara iyi geleceğini bilir. Ama hastalığı teşhis edemez. Hastalığı teşhis eden bir hekime uymak, hastaya onun reçetesine göre ilaç vermek zorundadır. Hekim dahi belki kendi hastalığını bilir, ilacını da bilir ama yine de o hususta uzman olan başka bir hekime danışır. Bazı durumlarda tedaviyi kendi kendine de yapamaz. Diyelim ki iki omuzu arasındaki yarasına merhem sürmek için başka birine muhtaçtır."
Sayfa 238Kitabı okudu
Bir keresinde kendisini ziyarete gelen ve "Allah ile kul arasına kimse girmemeli" diye düşünen bir hoca ile aralanında şöyle bir konuşma geçmişti: "Hoca, Allah neden dut ağacını büyük, meyvesini küçük yaratmıştır?" diye sormuştu Seyyid Abdülhakim hazretleri [kuddise sirruhû]. Hoca, bu da sorulur mu der gibi, "Allah öyle takdir etmiştir" cevabını verdi. Seyyid Abdülhakim hazretleri [kuddise sirruhû] tekrar sordu: "Peki birisi dut ağacını aşılayıp biraz daha iri, biraz daha lezzetli dut vermesine vesile olsa, bu müdahale ilâhî takdire itiraz mıdır?" Hoca sözün nereye varacağını sezmişti. "Hayır efendim, hâşâ!" dedi. "Neticede o ağacın meyvesinin aşıyla değişebileceğini takdir eden de Cenâb-ı Hak'tır. Dileseydi dutun meyvesini büyük yaratabilirdi elbette. Ama O, bunun için bir aşılama ameliyesini, bir vesileyi gerekli kıldı." Seyyid Abdülhakim hazretleri [kuddise sırruhû] tebessüm etti. "Madem öyle hoca efendi" buyurdu, "Bazıları insanların istikametini bulması, daha iyi bir kul olması için vesile kılınan Allah dostlarına niye itiraz ediyor? Onların varlığını niye takdire muhalefet gibi anlıyor?" O ana kadar hoca da böyle düşünenlerdendi. Hatasını anlamış, af dileyerek Seyyid Abdülhakim hazretlerine [kuddise sirruhû] teslim olmuştu.
Sayfa 237Kitabı okudu
Cezbe sahiplerinin sultanı, vuslata erenlerin hidayet nuru, âlemlerin kutb-i ferdi (tek kutbu), Ahmediye mesleğinin (sünnet-i seniyyenin) neşredicisi, Muhammedî ağacın dalı, Nakşibendî tarikatının pîri, Mahmûdî seciyenin sahibi, Bahâî (Bahâeddin Buhârî hazretlerinin) havuzunun sâkîsi, din sancağını diken, selef ve tâbiîn büyüklerinin eserlerini (amel ve sözlerini) ihya eden, şeksiz şüphesiz himmetin matlai (kaynağı), tasdik edenler için saadetin kaynağı, kâmil ve mükemmil olan üveysî, şeyhimiz, efendimiz Şeyh Seyyid Abdülhakim Hüseynî Bilvânisî hazretlerinin [kuddise sırruhû] ruhuna vâsıl eyle...
Sayfa 226 - Hatme duasıKitabı okudu
Evliyaların ve âriflerin makamlarının vârisi, müminlerin imamı, âbidlerin ve sâliklerin dayanağı, tertemiz, pak ve parlak şeriatı zâhire çıkaran ve bembeyaz Nakşibendî tarikatını canlandıran, beşerî perdelerden sıyrılıp uzaklaşan, manevi sırların hazinesi, efendimiz, kâmil ve mükemmil (kemale erdiren) şeyhimiz, Şeyh Ahmed Haznevî hazretlerinin [kuddise Sirruhû] ruhuna vâsıl eyle...
Sayfa 212 - Hatme duasıKitabı okudu
Reklam
Hazretten (k.s) muazzam ders
Talebeleriyle Siirt'in Baykan ilçesi yakınlarındaki Veysel Karani türbesini ziyarete gittiklerinde, orada bulunanlarla yaptığı bir sohbet, halin ve fırsatın nasıl gözetileceğine dair güzel bir örnek teşkil etmektedir. Veysel Karani Türbesi'nin de bulunduğu külliyeye vardıklarında, her zaman olduğu gibi, özellikle yakın çevreden gelen
Sayfa 206Kitabı okudu
Evvelki evliyaların kemalatını toplayan, sonrakilerin feyiz ve edeplerinin kendisinde toplandığı, İslâm'ın ve müslümanların umdesi (dayanağı, direği), göklerin ve yerin ışığı, dinin ve milletin lambası, zayıfların ve miskinlerin sığınağı, imamların ve sâliklerin kutbu, âşıkların sultanı, kâmil ve mükemmil şeyhimiz, efendimiz Şeyh Muhammed Diyâüddin hazretlerinin [kuddise sırruhû] ruhuna vâsıl eyle...
Sayfa 200 - Hatme duasıKitabı okudu
Mühim!
Son zamanlarında vasiyet için oğullarını yanına çağırdığında onların ağlayıp üzüldüğünü görünce, "Ağlamayınız!" buyurdu. "Allah Teâlâ hastalığıma şifa verirse sizin babanızım. Eğer şifa bulamazsam, babanız Muhammed Diyâüddin'dir" diyerek onları mürşidinin oğlu, kendisinin de hem talebesi hem halifesi olan Muhammed Diyâüddin hazretlerine [kuddise sirruhû] emanet etti. Oğullarına manevi nisbetin maddi babalıktan önce geldiğini daha evvelden öğretmişti. Sık sık onlara Bilâl-i Habeşî ve Selmân-i Fârisî (radıyallahu anhuma) bu manevi yakınlıkla Ehl-i beyt'ten sayıldığını, amcalık bağı olan Ebû Tâlib'in dışarıda tutulduğunu anlatırdı.
Sayfa 196Kitabı okudu
225 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.