Kaybolabilirim, nihayet bulurum yolumu; yorulur yine de geri döneyim demem. İmkânlar vardır çünkü geçişler, dönüşler, kesişmeler, dolambaçlar dar meydanlar, hayali karşılaşmalar, benzetmeler, uğramalar..
Her şeyden haberimiz oluyor ve hiçbir şeyden. Her şeye katılıyoruz sözde ve hiç hesaba katılmıyoruz. Umut duyuracak pek az şey var, hayal kurdurabilecek şey de pek kalmadı sanki..
Altı çizili cümleler; bir gün mutlaka başarmak üzerine... Mutlaka, evet ama nasıl! Sorun hiçbir zaman çevrede değil, diyor yazar, hayatımızdaki olaylarda da değil. Sorun bizim o olaylara verdiğimiz anlamlarda. Bazen onları nasıl yorumladığımızda..
O tütün rengi saçlar bir zamanlar, henüz bu kadar seyrek değilken mesela, hiç okşanmamış mıydı, etrafı ince kırışıklıklarla dolu ela gözlerde hiç aşk ifadeleri okunmamış mıydı?
Sadece yazılı imtihanları yok hayatın, bütün bir hayatımız imtihan ve bizler çoğu kez karşılığında bir diploma, bir sertifika vaat etmeyen türdeki imtihanların sorularını cevaplamadan yaşayıp gidebileceğimizi sanıyoruz.
Hayat çok zor Mantar Çocuk, hayat çok zor. İnsanlara içinin güzelliğini ve vücudunun üstün meziyetlerini kanıtlamak için defalarca parçalanmalı, demlenmeli, büyümelisin.
Fakat ne kadar da sevmeye başladı küsülü olmayı insanlar... Kırgınlıklarında küskünlüklerinde hep kendilerinin haklı olduğunda diretiyorlar. Özür dilemek istemiyorlar, başkasının hakkını teslim etmek istemiyorlar.
Cihan Aktaş'ın "halama benzediğim için" kitabından alıntılar;
S 22- Fakat ne kadar da sevmeye başladı küsülü olmayı insanlar... Kırgınlıklarında küskünlüklerinde hep kendilerinin haklı olduğunda diretiyorlar. Özür dilemek istemiyorlar.
S 23,24- Yüzümde bir tebessümle dolaşmamalıydım ortalıkta, güler yüz fitme kaynağı olabilirdi. Zaten
Halamın ona benzetildigim yıllardaki yaşına yaklaştıkça, bu benzerlige aklım yatmaya başladı. Mesela halam rahmetli sohbet etmeyi severdi. Sohbet sırasında sözü ele geçirip de bir hikaye anlatırken küçük hikaye sokaklarına da dalardı ama bu küçük sokakları canla başla tasvir ederken ana hikayeyi asla ihmal etmezdi ve her zaman ustalıkla dönüş yolunu buldugu için dinleyenleri sıkmazdı. Ben de seviyorum uzun uzun sohbet etmeyi ve bir de bakıyorum ki söz sırasını ele geçirmişken gereğinden çok konuşmuşum, gereğinden çok açmışım kendimi, karşımdaki can kulagıyla dinliyor diye ona bunu borçlanmışım gibi bir duyguyla.....
Kitap , toplam on öyküden oluşuyor. Her öykü hayattan alınmış ayrı bir kesit. Bize gercek hayatın maceralarını sunuyor Cihan Aktaş bu öykülerinde . Toplam on öyküyü ayrı ayrı anlatmayacağım ama içlerinden en sevdiğim öykü ‘’Halama benzediğim için’’ ve ‘’Gugu’’ oldu. Öyküleri cok samimi . Eminim siz de okurken benim gibi o öykülerin herhangi bir kahramanı olarak göreceksiniz kendinizi.