Aşkı arayan taliplilerin yolları Mevlana'ya uğrar, Yunus Emre'me misafir olur, İbn'ül Arabi'den geçer, Hacı Bektaş ı Veli'de soluklanır... Ve daha niceleri... Hangi birini saymalı. Hangi çiçekten toz almalı. En el Hakk. Ben Hakk'ım makamı. Hadis i Şerifte bildirildiği üzere... Gören gözün, duyan kulağın, konuşan dilin olur Hakk... Hakk'ın rızası için bakarsın, görürsün, duyarsın, duyduğunu umursamazsın, konuşursun veya susarsın... O'nun rızasına doğru gider her bir adımın... Yunus'um pirimin de buyurduğu gibi:
Bilmeyen ne bilsin bizi,
Bilenlere selam olsun!
Aşk işidir bunlar efendi gönle düşmeyen de bilemezsin. Habiller ve Kabiller hep varlardı, ve hep olacaklar... Biri aşık olacak biri aşkı kıskanacak. Habil aşkla yanacak Kabil aşka kıyacak... İmtihanın aslı da bu değil mi? Habil ya da Kabil yolunu tutmak kişinin seçimi. Hallac ı Mansur, Habil yolunu tutmuş bir aşık...
Hallac ı Mansur'u okuyun derim. Ama başka bi kaynaktan. Bu eserde ben gördüm ki kaynaklar ayıklanmamış. Günümüz kaynaklarından dahi kim Hallac ı Mansur ile ilgili iki kelime yazmışsa o kitaba girmiş gibi. Cümleler biraz daha aşkla yazılmalı değil miydi aşk adamı anlatılırken?