Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Harput Şehrengizi

Metin Önal Mengüşoğlu

Harput Şehrengizi Gönderileri

Harput Şehrengizi kitaplarını, Harput Şehrengizi sözleri ve alıntılarını, Harput Şehrengizi yazarlarını, Harput Şehrengizi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Son sözü ilahi bir kitap'tan Kur'an'dan alıntılıyorum: (Ve Allah şöyle diyecektir): "İşte şimdi bize yapayalnız geldiniz, tıpkı sizi ilk yarattığımız gibi ve (hayatta iken) size bahşettiğimiz her şeyi ar kanızda bıraktınız. Kendinizle ilgili olarak Allah'a ortak koştuğunuz o şefaatçilerinizi yanınızda görmüyoruz. Gerçek şu ki sizin (dünyadaki hayatınız ile) aranızdaki bütün bağlar artık kesilmiştir ve bütün eski dostlarınız sizi terk etmiştir." En'am Suresi: 94
Sayfa 166
Hiç sıkışmıyorum Rabbim Kalbim daralmıyor ne zamandır Anlatamam öyle sakinim ki Acı istiyorum Rabbim acı Yahut yalvarmama bir çare bırak Acıyacak bir yerim hiç kalmasa Yalvarmasam sanki yok olacağım ... Sonunda sıkıştım. Hakiki acıyı tattım. Tas dolusu yeşil bir ağa gibi, zehir gibi yudumladım onu. Allah beni öyle bir sınadı, bana öyle bir acı tattırdı ki ömrümün en yekta ibretini bağrında taşıyordu. Sınamalarının sürmesini Allah'ın bizi unutmadığının işareti sanıyordum. Çok da yanlış değildi belki bu sanım. Lakin sınanmanın ille de acı ile olmasını ummak, beklemek, arzu etmek çok ama çok yanlışmış heyhat. Rabbimin bana kendisini hatırlatıcı, kendisine yalvarma fırsatları bahşedici imtihanlarını dilemem, ilk nazarda masum bir dilekti. Ancak dedim ya bu imtihanın ille de bir acı ile birlikte gelmesini istemek meğer ne aldanışmış. Rabbin nimetlere gark ederek sınaması yok muydu? Don-Kişot'a benzedim. Güya nimet talebinde bir tür ihtiras varsaydım Sanki talep etmesem de nimetleri veren o değilmiş gibi. Herhalde böbürlendim. Nimeti tekmeleyip acıyı davet ettim. Acı geldi.
Sayfa 160
Reklam
İkizim uyuyor... Ben ağlıyorum...
Artık kayıtsız kalamazdım. Zira bu ağlama şekli ölümü yok olmak sayan bir cahilliğin dürtüsüne pek benzemiyordu. Başka bir şey vardı bu olayda. Ve ben onu öğrenmeliydim. Bir adam bunca saat ağlayarak şov yapamazdı. Kime neyi gösterecek, kendilerinden başka kimse yoktu ki. Adamın yakınında dolaşmaya baş ladım. İniltilerin ne kadar derinden geldiğini sezmeye, anlamaya çalıştım. Adamın ağlaması öylesine sahiciydi ki. İçerden bir yerden, yürekten yahut ciğerden kopup geliyordu hıçkırıkları. O kadar içten, o kadar kendiliğinden, o kadar ivazsız garazsız ağlamaya herhalde ömrümde ilk kez şahit oluyordum. Ne var ki birkaç yıl sonra böylesine bir sahneye Rabbim beni bir kere daha şahit kılacaktı; kendi acımı yaşarken. Dayanamadım, sonunda bizimle birlikte abdest alıp namaz kılan büyük adama yaklaştım ve sordum. Bu hal neyin nesiydi? Cenazesi yıkanma sırasını beklerken adam başladı anlatmaya. Dedi ki, biz üç kardeştik. Ben en buyükleriyim. Öteki kardeşlerim ikızdi. Bu ölen, ağlayanın ikiziydi senin anlayacağın. Ve ben galiba anlamıştım. Sanki ömrüme bir yeni yaş eklenmişti. Müthiş ve muhteşem bir ders daha almıştım hayattan. Düşündüm ve dedim ki kendi kendime, beni bunca etkileyen o derûni ağlama, say ki biraz da ölüp giden ikiz kardeşin ciğerinden kopup geliyor ve ölen sanki kendi cenazesine ağlıyor, aman Allah'ım!
Sayfa 158
Elazığ'ın adı Sultan Abdülaziz'e atfen başlangıçta Ma'muratül'l-Aziz diye anılıyordu. Bu söyleyişi uzun bulan halk ons tıpkı benim gibi kısaca Elaziz diyordu.
Sayfa 152
Bakın biz daha çok severiz. Biz daha samimi severiz. Biz daha hakiki severiz. Biz Allah için severiz. Bizim sevgimizden dünya mamur olur, harap olmaz. Bununla yetinmeyiz ahret saadetini de intizar ederiz. İslam'dan başka nerede görülmüştür ki hem seveceksiniz hem de bundan ötürü sevap kazanacaksınız? Sevginin insan içine doldurduğu inşirahı bir düşünün. Bu sevginin size ayrıca cenneti kazandıracağını düşünmek o inşirahı kaç derece daha artırır bir düşünün. Sevgisiz insana rastlayabilirsiniz. Sevgisiz Müslüman mümkün değildir.
Sayfa 134
"Sinemde bir tutuşmuş yanmış ocağ olaydı Zülfün karanlığında bezme çerağ olaydı Terk-i cünün eylerdi leylâ gamiyle mecnun Bir dem yüzün göreydi âlemde sağ olaydı"
Sayfa 126
Reklam
Râsih
"Dîlde gâm var şimdilik lûtfeyle gelme ey sürûr Olamaz bir hânede mihmân mihmân üstüne"
Sayfa 97
"Hazmiyâ biz feyz-ü imdâd-ı Huda'dan bekleriz Başka bir melce'den ümmid var-ı imdâd olmayız" Harputlu Abdulhamid Hazmi
Sayfa 85
Hocam biz dert babası mıyız
Harputlu herkesin hasretini çekmeğe alışkındır. Yüreği yumuşaktır, yufkadır, çekinmeyin verin sizin hasretlerinizi de yerinize çekmemesi için bir sebep yoktur.
Sayfa 80
Elaziz'in deniz seviyesinden yüksekliği bin metre civarındadır. Harput'a çıkarken buna bır iki yüz metre daha eklediniz mi, gökyüzüne yakınlığınızı artık varın siz hesaplayın. Şimdi Üstat Sezai Karakoç'un mısraları bu vesile ile yeniden gündeme giriyor: "Yıldızlarının yere yakınlığından Fazlalaşmış akıl hastaları" Ülkenin belli başlı bir iki akıl hastanesinden birisinin de Elaziz'de bulunuşunun hikmetini bilmem anlatabildim mi?
Sayfa 68
Reklam
Eğer bir şehir, üyesinin maddi ve manevi her ihtiyacını karşılıyor, her sorununu çözüyor ve her sorusuna cevap yetiştirebiliyorsa, o şehir neden terk edilsin ki?
Sayfa 49
Memleket sevgisi
Herkes için söz konusudur. Yeter ki kimse kendi toprağına kutsiyet atfetmesin. Sonuçta tümü Allah'ın arzıdır...
Sayfa 26
Sezai Karakoç İstanbul sokaklarında dolaşırken terk edilmiş makberler, mescitler, medreselerin sağlam taş yapıları önünde bir süre durur, düşünür. Yapılar üzerinden tüten ve yalnız şairlerin görebileceği o ince dumana bakarak der ki: "Taşlar Hatıra yazılamayacak kadar Fazla kararmış"
Sayfa 23
30 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.