Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ocak - Mart 2018

Havass Dergisi - Sayı 4

Havass Dergisi

Havass Dergisi - Sayı 4 Gönderileri

Havass Dergisi - Sayı 4 kitaplarını, Havass Dergisi - Sayı 4 sözleri ve alıntılarını, Havass Dergisi - Sayı 4 yazarlarını, Havass Dergisi - Sayı 4 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“Delikanlım/İyi bak yıldızlara/Onları belki bir daha göremezsin/Belki bir daha yıldızların ışığında/Kollarını ufuklar gibi açıp geremezsin.”
Zeynel
“Olum Zeynel yapma” dedim. “Kanma şu dünyanın güler yüzlülüğüne bir gün seni ağlatır.” Pek umursamadı dediklerimi. O zamanlar tedavi görüyordum, ruhsal bozukluk değil ruhumu arıyorduk. Aspirinlerin bakkallarda satıldığı zamanlar ruhsuz olmak modaydı ve antidepresanlar fiyakalı ilaçlardı. Derdini bana anlatır ama fikirlerime aldırış etmezdi. Ben Zeynel için bir süs eşyasıydım. Dinleyen ama cevap veremeyen… Verse de umursanmayan etten bir süs eşya. Ne için vardım ben o zaman. Her neyse sorgulayabilmiş ve işleve geçirebilmiş olsaydım delirmezdim… Yazımızın tamamını Havâss dergisi IV. sayımızdan okuyabilirsiniz.
Sertaç Süral
Reklam
Üstümüzde Bir Yer
Bazen tıkanır insan Güneşin yokluğuna, ayın ise sarhoşçasına Bazen yorulur insan Kalp atışlarını hayat akışına yaklaştırmasına… Şiirmizin tamamını Havâss dergisi IV. sayımızdan okuyabilirsiniz.
Hatice Kendir
Haykırış
Su taşır yükünü Bir kıvılcıma medet insandan arta kalan Çer çöpü külü Ateş el değiştirir, küle dönmeden Anlamaz mahlukat ezelini… Şiirimizin tamamını Havâss dergisi IV. sayımızdan okuyabilirsiniz.
Haci Esen
Hüzün
Hep birileri veda ederek gitmekte Kalanlar bekliyor gitmek için hevesle Güneş yine batıyor bütün ümitlerle… Şiirimizin tamamını Havâss dergisi IV. sayımızdan okuyabilirsiniz.
Harun Ekici
“Gittikçe insanlığımızdan eksiliyoruz. Ve son samimiyet kırıntılarını beton yığınlarının çukuruna gömüyoruz.”
Merve Kaya
Reklam
Betonda Yeşeren Samimiyet
Bir hışımla kapıyı çekip çıkmıştım evden. Nereye gideceğimi bilmeden düşünmeden sadece yürüyordum. Sokaklar yavaş yavaş tenhalaşmaya başlamıştı. Gökyüzüne bir bakış fırlattığım o an akşam olduğunu anladım. Herkes işinden ya da okulundan çıkıp evine gidiyordu bense hiçbir yere. Etrafımı incelemeye koyuldum iki üç esnaf dükkanı ve bir yığın bina. Durdurak bilmeden dikilen beton yığınları. Zaten hep bunlar yüzünden kopmadı mı insanlar birbirinden. Komşuluk, selam vermek vs. tozlu raflarda mahsur kaldı. Unutuldu, unutturuldu.. Çocuklara hiç değinmek istemiyorum bile mahallede oynayamadıkları yetmezmiş gibi parkların evlere uzaklığı da cabası. Ne oluyor bize? Neden koruyamıyoruz beton yığınları arasında tükenen samimiyeti? Uzaklaşıyoruz günden güne birbirimizden, karşı dairemizde oturan insanla diyalog kurmaya çekiniyoruz. “Gittikçe insanlığımızdan eksiliyoruz. Ve son samimiyet kırıntılarını beton yığınlarının çukuruna gömüyoruz.” Bahanesi yok bu olanların azıcık çaba yeter eski de kalmış güzellikleri yeşertmeye dediğim an… Yazımızın tamamını Havâss dergisi IV. sayımızdan okuyabilirsiniz.
Merve Kaya
Umut Karayollarında Bir Kırlangıç Şöleni
Hamd kelimesi; şükür, teşekkür olarak bilinir çoğumuz nazarında. Sadece verilene değil, verilmeyene de teşekkür edip, her hâli kabulleniştir. Ve biliriz ki; sitemkâr ve memnuniyetsiz bir ruh asla hamd edemez. Zihnimizde oluşturduğumuz bu tasavvur, bir kısmı ile doğru; lakin eksiklikleri var. Hamd, aslında hakkını teslim etmektir. Mesela, her gün bir başka güzellikle aydınlatan güneşin, yeryüzünde yeşeren sayısız nimetin, etinden sütünden istifade ettiğimiz canlıların, var olduğunu çoğu zaman unuttuğumuz atomların, zerreciklerin, elektronların, insana sunulmuş ve sınırları hala keşfedilememiş kapasitenin hakkını vermektir. Ne eksik ne de fazla. Çünkü hakkın eksiği kapasitenin ziyanı; fazlası ise hakkın kendisinin, emeğin ziyanıdır. Hamd; kalbinin hakkını vermendir, bağırsaklarının, uyuyor olabilmenin, yürüyor olabilmenin, nefes alıyor olabilmenin hakkını vermektir. Peki, ama nasıl? Yazımızın tamamını Havâss dergisi IV. sayımızdan okuyabilirsiniz.
Büşra Murat
Yaratılan İhtiyaç
Gün gece olmuş. Evde yalnızsınız. Göz ucuyla bir yandan televizyonunuzdaki şov programına bakarken bir yandan telefonunuzda arkadaşınızla mesajlaşıyorsunuz. Bir yandan da aklınızdan yarına hazır olmak için yapılması gereken işler geçiyor. “Birazdan kalkıp çamaşırları makinede yıkarım, daha sonra kurutucuda kurutur sonra da ütülerim.” Telefonunuzun da şarjı bitmek üzere, “hadi şu telefonu şarja takayım” diye yerinizden doğrulmadan, o da ne! Elektrikler kesildi! Hemen ardından telefonunuz kapandı. Doğru ya, dışarıda sert bir rüzgar ve yağmur vardı. Bu elektrikler bu gece gelmez. Bir anda gelen mahrumiyet bölgesindeymişsiniz hissi… Kendinizi tüm arkadaşlarınızdan uzakta hissediyorsunuz çünkü onlar şuan erişilemezler. Ertesi günkü yoğun iş temponuza hazır olmak için yapmanız gereken tüm işleriniz de öylece kaldı. Bu dehşetli dünyanın yükünü bir tek siz mi omuzlayacaktınız? Yazımızın tamamını Havâss dergisi IV. sayımızdan okuyabilirsiniz.
Ayşen Pervanoğlu
İstanbul’un Tepesine İnşa Edilen Camii: Süleymaniye
Süleymaniye, Muhteşem Asrın ve Muhteşem şehrin XVI. yüzyıldaki simgesi, Kanuni Sultan Süleyman ve eşi Hürrem Sultan’ın türbelerinin bulunduğu camii. İstanbul’un fethinin tamamlayıcı olarak görülen Süleymaniye Camii Mimar Sinan tarafından 1550’de yapılmaya başlanmış ve 1557 yılında tamamlanmıştır. Mimar Sinan’ın “kalfalık eseri” olarak tanımladığı Süleymaniye Camii “ustalık eseri” olan Selimiye Camii ile kıyaslanmaktadır ancak bu yapıları kalfalık, ustalık eseri olarak ayırmamak ve her iki eserinde ayrı boyutlar da hakkını vermek gerekmektedir. Bu açıdan bakıldığı takdirde Süleymaniye Camii teknik eser Hendesetü’l-İslam ve Selimiye Camii sosyal eser Camiatü’l-İslam olarak ifade edilir. Süleymaniye Camii, Osmanlı Devleti’nin XVI. yüzyıldaki gücünün bir mimari simgesi olarak batıya ve doğuya meydan okumasının göstergesidir. Süleymaniye Cami’nin avlusu yirmi sekiz kubbe ile örtülü revaklarla çevrilidir ve avlunun ortasında dikdörtgen şeklinde fıskiyeli havuz bronz şebekeli açıklıklarla içerisi görülebilen mermer şadırvan dikkat çekmektedir. Bir diğer dikkat çeken detay şadırvanda doğal kule prensibi ile hava akımı oluşturarak oksijenle arıtılan tarihte ilk içme suyu hazırlama istasyonudur… Yazımızın tamamını Havâss dergisi IV. sayımızdan okuyabilirsiniz.
Hümeyra Zorlu
Reklam
ZORLUKLARLA ÖRÜLMÜŞ BİR HAYAT
IV. sayımızın arka kapak dosyasında örnek şahsiyet olan Bosna deyince ilk akla gelen, karakteriyle düşmanlarının dahi saygısını görmüş olan, fikirleriyle müslümanları etkilemiş bilge lider Aliya İZZETBEGOVİÇ’in hayatı, eserleri ve fikirleri, dua eden fotoğrafıyla okurlarımızı selamlıyor…
Ömer Ekmen