En Eski Hayal ve Gerçek kitaplarını, en eski Hayal ve Gerçek sözleri ve alıntılarını, en eski Hayal ve Gerçek yazarlarını, en eski Hayal ve Gerçek yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İnsan olarak yaşamak, birçok erdemlere sahip olmayı gerektirir ama, hocaların sözlerine inanacaksak bir insan olarak yaşamak olanaksız. Ya anandan doğar doğmaz talihin yardım edecek, cennete hurilerin yanına gideceksin dünyaya gözlerini açmadan ya da yaşayıp elinde olmadan bir sürü günaha girecek, cayır cayır yanmayı göze alacaksın.
Bizim köylülerin düşüncesine göre, Allah, derdi verirken dermanını da yanında verirmiş. Sorun şu ki; dert sana gelirken, derman başka yere gidermiş. Onu arayıp bulabilirsen ne iyi, kurtulursun. Bulamazsan, yandın... Nasıl ki, çiğnemeden lokmayı bile yutamıyoruz, yorulmayınca da dert çaresini bulamıyor. Dahası var: Yorulduğumuz; her salık verilen yere gittiğimiz halde, derman yine göze görünmüyor. Mübarek sırra kadem basmış olmalı. Çıkıp da, «ben buradayım» dediği yok.
Gelin eve geldikten sonra hemen hemen düğün bitmiş sayılır. Yeni gelen gelini bir köşeye oturturlar. Zavallı, burada gece yarısına kadar, yani güvey gelinceye dek yüzü gözü kapalı bekler.
Çünkü, güveyin akrabalarından biri, elinde tüfekle dışarda bekler. Oğlan işini bitirir bitirmez, verilen haber üzerine tetiğe dayanır. Bu, gelinin kız çıktığının ve güveyin bağlı olmadığının açıklanmasıdır. Onun için, güveyin işi çok ivedi tutması gerekir. Daha birbirleriyle koklaşmadan tanıkları olan kanlı çarşafı dışarıdakilere teslim etmek zorundadırlar.
Bir kızı doğan baba: «Oh! Bin lira göründü!» diye seviniyor. Bunu söylerken o çocuğun bakımı, eğitimi, çeşit çeşit güçlüğü aklına gelmez. Nasıl olsa açık çıplak büyür.
Hani «Kadı kalktı, kaymakam oturdu» derler ya, bizim köyler için, «Kadı kalktı, hoca oturdu” diye değiştirmeli bu sözü.
Bir sorunu olduğunda köylü hemen hocaya koşar. Bu başvurmalar küçük bir mantıkla çözümlenebilecek sorunlardan tutun da, mahkemelerin bile kolay çözemiyeceği çapraşık dâvalara kadar varır.
Şu dert, ezinç ve sömürü dolu dünyada, sevince, kedere değecek ne var ki, her şeye ağlıyorum ben? Belki beni ağlatan şey, dünyanın sevince, kedere değmediği halde, üstelik insanı ağlatmasıdır.