Hayalkâr, anlatımı, karakterleri ile farklı ve özgün bir roman. Sanki her karakter bir masal anlatıyor ve o masallar tek bir kurguda birleşiyor gibi hissediyorsunuz okurken. Fakat yetişkinler için yazılmış masallar gibi gelen bu anlatı peri kızı ve prensi içermiyor. Daha karanlık, hüzünlü, sıradışı bir atmosferin içindeyiz okurken.
Çünkü onlar dışlanmışlar, öteki kabul edilmiş, toplulukların dışına itilmiş, bir inancın etrafında toplanmayı reddetmiş...
Topaz, Azel, Azur, Lebriz ve daha nicesiyle on yedinci yüzyıl Anadolu coğrafyasında yol alıyoruz. Emir veren ve sorgusuz emirleri yerine getirenlerle tanışıyoruz. Bazen bataklığın dibindeki ayakkabı dile geliyor, bazen bir ağaç, bazen de toprağın altındaki bir yatır... Tarihin tozlu sayfaları arasında hayal ve gerçek birbirine karışıyor. Bir de kokular var okura doğru akıp gelen. Bazen bir is kokusu, bazen küf, bazen de otların tazeliği...
Bir kuyunun dibinde başlayan hikaye, İstanbul, Peri Bacaları, dağ, tepe, nehir, Anadolu coğrafyasında dolaştırıyor sizi. Tarihi farklı bir anlatı ile okumak isteyenler inceleyebilirler.