Filistin'deki Arap toplumunun tarinin bütün devrelerinde kendi ırki safiyetini büyük bir hassasiyetle korumuş olduğunu zikrederiz. Arap ırkının bu safiyetine zaman zaman başka ırklardan katışmalar da olmamış değil. Mesela, Yunan ve Lâtin karışımı gibi... "...ama ne olursa olsun, Filistin topluma, Müslümanlar ve Hristiyanlar olarak ırklarının kendi safiyetini, İsrail'in bölgede resmen bir devlet kurma başarısını elde edişini ne kadar muhafazaya muktedir olmuştur..." Demek oluyor ki, meydana geldiği gözlenen nüfus değişikliği apaçık bir zor kullanımına dayalıdır. Toprak mülkiyetinin yapısında tesbit edilen değişiklikler de, özellikle Müslüman Arapların ellerinden zorla gasp edilen toprakların, Batı ülkelerinden bölgeye taşınan Yahudi toplumuna hibe şeklinde takdimi neticesinde meydana gelmiştir... Prof. İsmail Zaid'in bu küçücük kitabında açığa çıkardığı tüm vahşet, büyük devletlerin özellikle Batı emperyalizminin gündemindeki komünist kapitalist koalisyonunun himayesi altınada gerçekleştirilmiştir. Mathama Gandhi'ye göre, İngiltere, İngiliz'lerindir. Fransa'nın Fransız'lara aidiyeti ne ise, Filistinin'de, Filistin'lilere aidiyeti aynen odur. Batı Almanya Şansölyesi Helmut Schmidt de, değişik bir üslupla aynı gerçeği dile getirmektedir. "Filistinlilerin kendilerine ait topraklar üzerinde hür olarak yaşamaya haklarının bulunduğuna, Almanya'da kendi hür iradelerinin eseri olan kurallara uygun olarak yaşamaya hakları bulunan biz Almanlar da aynen kabul ederiz" demektedir. (1977) Diplomasinin taşıdığı nezaket kuralları ile uluslararası hukuka gösterilen sureta bağlılık ne yazık ki, İsrail'in realiteler dünyasında ortaya sergilediği vahşet ve hukuk dışlılığını önleyemiyor. Zira, Helmud Schmidt'den yıllarca evvel 19483 yılında Yıgal Alon siyonizmin kahpeliğini dünya kamuoyuna şöyle ifşa etmişti: "Araplarla teması bulunan çeşitli yörelerdeki yahudi muhtarları davet ederek kendilerine, Arapların kulaklarına eğilerek yakında büyük bir yahudi yıkacağı ve canlarını kurtarmak isteyen Arapların bölgeyi usulcana terk edip kaçarak kurtulmalarını, kendilerine bir dost sıfatıyla fısıldıyormuş intibasını uyandırmalarını istedim.” "Uyguladığımız takdik tuttu ve bir tek mermi atmadan Halsa ve civarındaki askeri karakollar teker teker elimize geçti." Uluslararası politikada kullanılan nezaket kuralları aldatıcıdır. Nitekim, Almanya Şansölyesi "“Filistin'in Filistin'lilere olan aidiyetini" belirtirken kullandığı aldatıcı nazik üslubuyla ABD Başkanı Franklin Roosevelt'in itiraf ettiği siyonizmde mevcut katı kararlılık ile vahşeti kırıp parçalayamamıştır. “Filistin'de siyonist bir devlet kurulacaktır, hem de kuvvet yoluyla..." (1945). Şu küçücük araştırmasıyle Prof. İsmail Zaid'in dünya okuyucusuna çok şeyler vereceği umuduyla...
