Nefsani ve şeytanî sevgi ile rahmnanî sevgi arasındaki fark şudur: mahlukatı sevince bunama ve delilik zuhur eder. Oysa Hakk Teâla'yı sevince gönle firasetz hikmet ve marifet doğar.
İslam ile teselliden, iman ile teselli noktasına geçebilmek için zikir tefekküre, amel müşahedeye, göz gayba, nefs gönle, aleni olan gizliye ve zahir batına dönüşmelidir.
Her ne kadar namaz, zekat, Cihat ve haccı tefekkürle ve şuuruna ererek yapmak zor ise de, farzı yerine getirmek farz borcunu kaldırır ve sünneti yerine getirmekte Hz peygamber'e uyma (ittiba) sorumluluğunu kaldırır. Tefekkürün kesintiye uğradığı vakitti nafileyi yerine getirmek, müritten istenen şeydir. Tefekkür iman aleminde cereyan ederken, bu tefekkürün kalbin hayatına uygun olması, gönlün mamur edilmesi ve gizli şirk (riya) tozunun yıkanıp temizlenmesi de müridin aydınlık yolu için gerekli şeylerdendir.
Görmüyor musun ki oruç dünyevi isteklerden birini uzak tutmaktır, gönlü ve düşünceyi uzak tutmak değil. Ama mürit bunları bir araya getirmeli, bedeni gibi aklını ve kalbini de dünyevi isteklerden uzaklaştırılmalıdır.