Hayatın Anlamı sözleri ve alıntılarını, Hayatın Anlamı kitap alıntılarını, Hayatın Anlamı en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Belki de hayatın anlamı nefes alıp vermek kadar basit ve farkında olmaksızın şu an yapmakta olduğum bir şeydir...
Hayatın anlamı belki peşine düşülen bir amaç ya da dibi taranan bir gerçeklik yığını değil, yaşamak ediminin ta kendisinde ya da belli bir yaşam tarzında dile gelen bir şeydir.Sonuçta bir anlatının anlamı, onun yalnızca sonu ya da gayesi değil, anlatının kendi sürecidir. "
Hiçbir sınırı olmayan ve sonsuzluğa uzanan bir insan hayatının anlamlı bir şekli olabilir miydi? Bu manada ölüm, hayatın herhangi bir anlamı olması için gerekli önkoşullardan birisi değil midir?
Belki butun insanlar hayatin anlami uzerine dusunur ama bazilari gecerli tarihsel nedenlerden oturu onu cok daha siddetli bir bicimde dusunmeye suruklenir.
Gittikçe özel bir ise dönüşen ahlak ise, toplantı odasından çok yatak odasıyla ilgili bir şey olmuştu. Kültürel hayat, bir anlamda bütün bir endüstri ya da maddi üretim alanına doğru filizlenerek önemini daha da artırmıştı; ama diğer bir anlamda, ücretlendirilemeyen ya da ölçülemeyen şeylere ayıracak çok az vakti olan bir sosyal düzen vitrini uyarınca giderek büzüşmüş, önemini kaybetmişti. Kültür, artık büyük ölçüde, insanlar alışmadığında zihinlerinin masum şekilde nasıl dağıtılacagı sorunuydu.
Yine de burada bir ironi vardi. Kültür, din ve cinsellik, gücünü kaybeden kamusal degeri ikame görevi görmeye ne kadar fazla zorlandaysa, bunu o kadar az yapabildi. Sembolik alanda ne kadar fazla anlam yoğunlastırıldıysa, uygulanan baskılarla bu alan gerçeklikten o kadar fazla saptırıldı. Sonuç olarak, sembolik hayatin bu üç alanı patolojik belirtiler göstermeye başladı. Cinsellik acayip bir takıntıya dönüştü. Yorgun bir dünyada yüzüstü bırakılmas duyumculuğun birkaç kaynağından birisiydi o.
Gerçekte zor olanın yanıtlar değil, sorular olduğu da söylenebilir. Saçma bir sorunun nasıl bir yanıt tipine yol açtığı iyi bilinir. Ortaya, doğru bir soru koymak, onun alt üst edici anaforuyla başka hayati soru işaretleri doğurarak bütünüyle yeni bir bilgi alanı aça bilir. Yorum-bilgisel dil inceleme geleneğinden bazı filozoflara gore gerçeklik, bir soruya verilen yanıtdır. Bu durumda gerçeklik, sorguya almaksızın kendiliğinden konuşmaya başlamayan deneyimli bir suçlu gibi yalnızca ortaya koyduğumuz sorular uyarınca bize karşılık veren bir şeydir.
Eğer modern çağ öncesine ait kültürler "hayatın anlamı" sorusuyla Franz Kafka kadar kaygıya sürüklenmediyse, aynısı post modern kültürler bakımından da doğrudur.
Belki de bu, insan beyni, zekanın kaynakları gibi belli sorunları çözümlemeye uygun değildir.Belki de bu, böyle yapmak bizim için evrimsel bir gereksinim olmadığındandır.