Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Dünya’daki Yaşamın Mucizesi

Her Şeyin Nedeni

John Gribbin

En Eski Her Şeyin Nedeni Sözleri ve Alıntıları

En Eski Her Şeyin Nedeni sözleri ve alıntılarını, en eski Her Şeyin Nedeni kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Evrendeki en yaygın element, ağırlığa göre yaklaşık yüzde 73'lük bir oranla hidrojendir. Sonraki en yaygın madde ise yüzde 25'le helyumdur. Bunların her ikisi de Büyük Patlama esnasında ortaya çıkmıştır ama helyum kimyasal tepkimelere girmediğinden yaşam sürecinde doğrudan rol almaz. Üçüncü en yaygın element yüzde 0,73 oranla oksijendir ve bunu yüzde 0,29'la karbon izler. Kütle açısından sonraki sırada bulunan element demirdir ama çevredeki atom sayılarına bakıldığında beşinci sırada nitrojen yer almaktadır.Gökbilimciler kimyasal inceliklere karşı bir parça kendini beğenmiş bir tavırla yaklaşarak hidrojen ve helyum dışındaki tüm elementleri "metaller" adı altında toplarlar. Fakat adı ne olursa olsun önemli olan nokta, oksijenin hidrojenden sonra en tepkimeye açık element olması ve hidrojenle oksijenin suyu oluşturmak üzere hevesle tepkimeye girmesidir. Bu yüzden yıldızlararası taneciklerle PPD'lerdeki taneciklerin karbon tanecikleri (grafit) gibi katı parçacıkların yüzeyinde bir tabaka oluşturan bol miktarda su buzu içermesi kaçınılmazdır.
Yaşamın kimyasının iki anahtar bileşeni vardır. Biyolog olmayanlara göre en yaygın bilinen yaşam molekülü DNA, diğer adıyla deoksiribonükleik asittir. Bu bizim de dahil olduğumuz canlıların hücrelerinde kalıtım şifresini taşıyan moleküldür. Kalıtım şifresi, döllenmiş hücreye nasıl gelişeceğini ve erişkin hale nasıl geleceğini söyleyen, daha ziyade bir yemek tarifini andıran talimatlar içermektedir. Ancak aynı zamanda her bir hücrenin erişkin organizmanın işlevini sürdürmesi için doğru şekilde işlemesini sağlayan (örneğin nasıl karaciğer hücresi olacağını veya akciğerlerde nasıl oksijen emeceğini söyleyen) yönergelere sahiptir. Hücre mekanizması ayrıca bir başka molekül, yani ribonükleikasit ya da RNA içerir. Adından da anlaşılacağı gibi DNA molekülleri temelde RNA moleküllerinin aynısıdır ancak oksijen atomları içermez.
Reklam
Bir diğer "yaşam molekülü" proteindir. Proteinler vücudun yapısal malzemesidir; her zaman karbon, hidrojen, oksijen ve nitrojen atomları, çoğunlukla kükürt ve bazen de fosfor atomları içerir. Saç ve kas gibi maddeler, DNA ve RNA'daki uzun şeker ve fosfat zincirlerinden farklı olmayan uzun zincir şeklindeki proteinlerden meydana gelir. Kanınızda oksijeni taşıyan hemoglobin gibi tanecikler, zincirlerin kıvrılarak küçük toplar halini aldığı protein biçimleridir. Diğer küresel proteinler yaşamın yararına olan belirli kimyasal tepkimeleri destekleyen ya da yaşam için yıkıcı olan kimyasal tepkimeleri engelleyen enzimler olarak işlev gösterir. Proteinlerin çok büyük bir çeşitliliği vardır çünkü aminoasit denilen çok çeşitli alt birimlerden oluşurlar.
Yaşlı yıldızlar yaşamlarının sonuna doğru şişer ve uzaya madde püskürtürler. Henüz belirlenememiş çok sayıda spektral özellik olmasına rağmen, spektroskopik çalışmalar bu maddenin katı karbon, silikat ve yıldızların çevresindeki tozda kesin olarak tespit edilmiş en yaygın katı bileşen olan silisyum karbür (SiC) tanecikleri içerdiğini göstermektedir.
Spitzer Uzay Teleskobuyla çalışan gökbilimciler aynı zamanda genç yıldızların etrafında bulunan, gezegenlerin oluştuğu disklerde bol miktarda hidrojen siyanür, asetilen, karbondioksit ve su buharı tespit ettiler.
Kayalık bir gezegen, yaşamına arınmış ve eriyik bir halde başlar; meydana geldiği materyalde bulunabilecek herhangi bir organik molekülü yok edecek kadar sıcaktır. Uzaydaki organik maddelere dair bütün gözlemler önemlidir, çünkü bunlar bize gezegenler karmaşık moleküllerin yaşamına izin verecek ölçüde soğuduktan sonra üzerlerine düşecek bu tür maddelerden oluşan muazzam bir kaynak bulunduğunu anlatır. Yaşam her yeni gezegen üzerinde su, karbondioksit ve nitrojenin temellerinden sil baştan "icat edilmek" zorunda değildir, tıpkı organik kimyacının aminoasitleri su, karbondioksit ve nitrojenin temellerinden sentezlemek zorunda olmadığı gibi.
Reklam
Oksijen oldukça tepkiseldir ve Dünya üzerinde yaşam olmasaydı, kısa süre içinde su, karbondioksit ve nitrojen oksitleri gibi bileşikler içinde hapsolurdu. Oksijeni tüketildiği hızda havaya geri kazandıran şey, yaşamın kimyasal süreçlerini sürdürmek için Güneş'ten gelen enerjiyi kullanan yaşamdır.
Gezegenimiz henüz gençken, yaşamın tutunamayacağı düşman bir çevre yaratan Güneş Sisteminin oluşumundan kalan enkazın bombardımanına uğradı. Bu bombardıman Ay'a da zarar verdi. Ay'daki krater oluşumuna dair araştırmalar ve diğer bulgular bize bu bombardımanın 3,9 milyar yıl önce, Güneş Sisteminin oluşumundan yaklaşık 600 milyon yıl sonra azalarak sona erdiğini söylüyor. Fakat bombardıman sona erer ermez yaşamın başladığına dair kanıtlar var.
Karbon atomları izotop denilen, aynı kimyasal özelliklere ama farklı kütlelere sahip birkaç farklı biçimde görünür. Kararlı halde bulunan en yaygın hali karbon-12'dir ama karbon-13 denilen, biraz daha ağır olan, kararlı yapıdaki bir başka hal de vardır. Canlılar çevrelerinden karbon-12 almayı tercih eder, böylece çevresindekilerle kıyaslandığında daha hafif izotop fazlası üretir. Grönland'da 3,8 milyar yıldan daha yaşlı kayaçlar, tam olarak yaşamın bu izotopik izini içermektedir. Bu, bombardıman sona erdiği anda Dünya üzerinde biyolojik süreçlerin sürmekte olduğunu düşündürüyor. Bunun en makul açıklaması ise, bombardımanın yıldızları oluşturan gaz ve toz bulutlarında var olduğu bilinen kimyasal karışımda mayalanan yaşam tohumlarını beraberinde getirmiş olmasıdır.
Bilinen en eski fosil, stromatolit denilen bakteri kolonilerinin kalıntılarıdır. Bunlar Güneş Sisteminin oluşmasından bir milyar yıldan kısa ve ilk bombardımanın bitişinden 300 milyon yıldan kısa bir süre sonra oluşan, 3,6 milyar yıl yaşındaki kayaçlarda bulunur. Stromalitler yalnızca erken yaşamın doğrudan kanıtı değildir; aynı zamanda o sırada çoktandır çok çeşitli mikrop türlerinin iç içe yaşadığı ve birbirleriyle etkileşime girdiği karmaşık bir ekosistemin bulunduğuna da kanıt oluşturmaktadır. İzotop kanıtlarının gösterdiği gibi, yaşamın kendisinin 3,6 milyar yıldan bile çok daha önce başlamış olması gerektiği açıktır.
147 öğeden 81 ile 90 arasındakiler gösteriliyor.