Analiz yaparken içten içe en çok sinirlendiğim ama bir o kadar da sevdiğim o kitap: The Taming Of The Shrew/ Hırçın Kız.
Shakespeare yine döneminin en büyük sorunlarından olan toplumsal normlar ve kadının toplumdaki yerini ele almış. Baş karakterimiz Katherina “cadaloz” olarak ün salmış ve kimsenin evlenmek istemeyeceği türden bir kadın. Fakat, kime göre neye göre? Kitap isminin de asıl çevirisinde olduğu gibi “Cadalozu Evcilleştirme” tabiri, kitap içerisinde birçok kez “Kate”i evcilleştirmek olarak geçmekte. Yani, Katherina bir kadın olarak değil aksine bir hayvan olarak görülüyor. Evde kalmış (bkz: çıplak ayakla dans etmek metaforu, o yüzyılın evde kalmışlık bildirisi), cadaloz, topluma uymayan, erkek hegemonyasına baş eğmeyen, dik başlı ve sivri dilli olduğu için de sürekli laf yiyen bir kadın. Eğer diyalogları dikkatli okur ve incelerseniz, bir kadının en aşağı şekilde küçümsendiğini kelime oyunlarından anlayabilirsiniz. Bu açıdan okuması çok keyifli bir kitap fakat bir kadın olarak okuması -şahsen- epey zor geliyor bana. Aynı zamanda kardeşi Bianca da Katherina’nın tam tersi. Tabii ilk başlarda. Sessiz, sakin, laf dinleyen, sözden çıkmayan o Bianca, en sonda ablasının kadınların yerinin neresi olduğu hakkında çektiği o nutuk kendisini nasıl irrite ediyorsa bunlara karşı çıkıyor. Olduğu karakterin tam tersi haline dönüşüyor.
Evcilleşmek mi evrilmek mi, işte bütün mesele bu.