Bazen bir filmin projesi, belirsiz bir fikirle başlar. Örneğin bir fikir olarak, bir kentin yaşamındaki 24 saati yapmak isterdim, bu filmi başından sonuna kadar şu anda aklımda canlandırabiliyorum. Olaylar, arka plandakiler, tümüyle dairesel bir hareket içinde, bir döngü gibi... Film, sabahın 5'inde gün doğarken kapının dibinde yatan bir serserinin burnunun üzerinde vızıldayan bir sinekle başlıyor. Sonra kentteki yaşamın erken saatlerdeki ilk kımıldanışları...
Besin maddelerinin, kente ilk varışından başlayarak, dağıtımını, satışını, insanlar tarafından satın alınışını, pişirilmesini ve tüketiminin çeşitli biçimlerini göstererek, bir antolojisini yapmayı isterdim. Besin maddelerinin başına çeşitli otellerde neler geliyor, nasıl düzenleniyor, nasıl yok ediliyor. Ve filmin sonlarına doğru aşama aşama lağımlar gösterilecek ve çöpler okyanusa dökülecekti. Böylece de taze sebzelerin pırıltısıyla başlayıp lağımlara akan pislikle biten bir döngü oluşacaktı.
Tematik olarak da bu döngü, insanların iyi ve güzel şeylere neler yaptıklarını göstermiş olacaktı. Bu tema, insanlığın kokuşmuşluğu olabilirdi. Bunu tüm kente yayabilir, her şeyi filme alabilir ve hepsini gösterebilirdiniz.