Kendi yurduna geldi ama kendi halkı O'nu kabul etmedi.
Kendisini kabul edip adına iman edenlerin hepsine Tanrı'nın çocukları olmak hakkını verdi
Onlar... Tanrı'dan doğdular."
(Yuhanna 1: 11-13).
Tanrı'nın adı O'nun özünü temsil ediyor. Kutsal Kitap'ın birçok yerinde Tanrı'nın adına saygı göstermemiz, adını yüceltmemiz buyruluyor. İsa öğrencilerine öğrettiği örnek duada, "Adın kutsal kılınsın" diye dua etmelerini söyledi. O'nun kutsal adını dikkatsiz konuşmalarımıza bulaştırırız. Günde kaç kez ağzımızdan "Tanrı" adı çıkıyor, ama aslında ne O'nu düşünüyor ne de O'nunla ilgileniyoruz. O'nun yüce adını boş laf olarak kullanıyoruz.
Ne var ki Tanrı'nın adını boş yere ağza almak sadece bir konuşma sorunu değil, aynı zamanda düşünce ve davranış sorunudur. Davranışlarımız inancımıza uymuyorsa, yaptıklarımız söylediklerimizi yalanlıyorsa, bu durumda Tanrı'nın adını boş yere kullanmış oluruz. Tanrı'ya Rab deyip de O'nun sözünü dinlememek, O'nun adını boş yere ağza almaktır. Tanrı'yı Baba diye çağırıp da kaygılarla kuşkulara kapılmak, O'nun adını yadsımaktır. Tanrı'nın adını boş yere kullanmak demek, ağızla bir şeyi söyleyip de başka türlü hareket etmek demektir. Buna ikiyüzlülük denir.
Birinci buyruk tapınmamızın hedefiyle ilgiliyse ikincisi de tapınmamızın tavrıyla ilgilidir. Birincisinde Tanrı, yalnızca Kendisine tapınmamızı buyuruyor. İkincisinde ise tapınmamızın içtenlikle, ruhta yapılması gerektiğini bildiriyor. Öyle ki, " Tanrı ruhtur, O'na tapınanlar da ruhta ve gerçekte tapınmalıdırlar" (Yuhanna