Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İslam Hukuk Düşüncesi Üzerine

Hukukun Ahlaki Boyutu

Wael B. Hallaq

Hukukun Ahlaki Boyutu Gönderileri

Hukukun Ahlaki Boyutu kitaplarını, Hukukun Ahlaki Boyutu sözleri ve alıntılarını, Hukukun Ahlaki Boyutu yazarlarını, Hukukun Ahlaki Boyutu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İman-Salihat ilişkisini batıl felsefeler karşısındaki yeri
Görüldüğü gibi inançla iyi davranış, yani iman ve salihât arasında ayrılmaz bir bağ vardır. Biri diğerini gerektiriyorsa, o hâlde doğrudan mantiki ve epistemolojik bir bağ da vardır; yani imanın varlığı kanıta gerek olmaksızın salih amelin de varlığını gerektirir ve aynı durum aksi için de söz konusudur. Yegâne hükümran olarak Tanrı'ya inanmak demek, Izutsu'nun yerinde tespitiyle, o anda "davranışla ilgili bütün bir pratik kodu"¹¹6 kabul etmek demektir. Bu ilişkinin doğrudanlığı, yine iddia ediyorum ki, ister Hume'un psikolojisi, ister Kant'ın kategorik önermesi isterse Schopenhauer'in irade ve şefkati olsun, psikolojik ve epistemolojik açıdan Aydınlanma'daki bütün metafizik ahlak temellerinden üstündür. Ahlaki kozmolojinin yönetimine yansıdığı şekliyle Tanrı'nın gücünün sınırsızlığı; ahlak kurucu modern devlet, ideoloji ve "saf" akıl gibi yapay güçlerin karşısında durmuş ve bugün hâlâ durmaya devam eden bir ahlak hukuku için kaynak teşkil etmektedir. En azından şu önermenin doğruluğunu göstermeye bile gerek yoktur: Yeni Müslüman inanan için, tek Tanrı'ya inanmak ve iman etmek (faith ve belief, her ikisi de iman kelimesine dâhildir), otomatik olarak belli bir davranış biçimini içeren güçlü bir psikolojik zemin olmuştur.
Ahlakı, hukuk ilminin zaten belirlenmiş olan alanına müdahale etmiş gibi görmek anlamına gelen bu ayrım-hukuk ahlak ayrımı- sadece Avrupa’da 16.yüzyıldan 19.yüzyıla kadar gerçekleşen belli felsefi ve tarihi gelişmelerin sonucu değil, aynı zamanda bu felsefi söylemi üreten kültürün kendisinin kurucusu hatta temsilcisidir.
Reklam
Davaya konu olan mesele ne kadar ciddi ise, mahkemenin talep ettiği şahit sayısı da o kadar fazladır, Sıradan olaylarda normal olarak iki adil şahit, zina olaylarında ise dört şahit yeterli olmasına rağmen, yargıç uygun görürse ilave şahitler talep etme yetkisine sahiptir. Meşhur bir hukuk bilginine göre, istenilen standart delilin ötesinde
Sayfa 143Kitabı okudu
Nietzsche'nin asıl derdi Hıristiyan ahlakına karşı çıkmak olsa da, sanıyorum bu yargısına hukukun da dâhil edilmesine bir itirazı olmazdı. Bununla birlikte vurgulanmak istenen hâlâ şudur: —İslâm ve Kur'an da dâhil olmak üzere- bir fenomeni gerçekten anlamak için ona kendi şartlarında yaklaşılması gerekir. Kur'an'ın kavramları yaygın şekilde ve kozmolojik olarak ahlaki olduğuna göre, Mekke'de ilk surelerin vahyedilmesi ile birlikte, ahlakın başladığı yer ve zamanda “hukuk” da başlamıştır. “İslâm hukuku”nun başladığı yer ve zaman bu noktadır ve karmaşık ahlaki taslağın “hukuki” ve diğer açılardan daha ayrıntılı olarak işlenmesi bu noktada başlamıştır. Söz konusu işleme, ilk baştan itibaren ahlak temelli ve her şeyiyle Kur'ani olan tam teşekküllü şeri hukuk hâline gelmiştir. |181
Sayfa 111Kitabı okudu
Kur'an'ın ahlaki bir kozmoloji teşekkül ettirdiğini kabul edersek ki kabul etmeliyiz, içindeki “doğrudan hukuki” Ögelerin, tümden daha büyük ve aslında kozmik ahlaki düzenin türevleri olduğunu kabul etmek zorunda kalırız. Bu düzende, -modern söylemde algıladığımız hâliyle“hukuk” ahlakın tabiidir. Bireyler ve tikeller gibi dinlerin de yegâne olduğu, önemsenebilecek herhangi bir açıdan gerçekten benzer olamayacakları konusunda Nietzsche gibi ısrarcı olmalıyız.176Bu şu anlama gelir ki, başka herhangi bir din veya kültürün standartlarını, hele seküler modern Avrupa'nınkileri kesinlikle İslâm'a ve onun Kur'an'ına uygulayamayız. Ahlaki bir fenomeni, “doğrudan hukuki” değer taşıma şeklinde bir kavramsal ölçü ile yargılamak, zaten yeterince ciddi bir problem olan, bir ahlak anlayışının-ya da burada bir kültüründiğerini yargılaması problemini daha da alevlendirir.179
Sayfa 110Kitabı okudu
“De ki; Biz Allah'a, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Yakuboğullarına indirilenlere, Musa, İsa ve diğer peygamberlere Rableri tarafından verilenlere iman ettik. Onları birbirinden ayırt etmeyiz. Biz ancak ona teslim oluruz."170 O hâlde Müslüman olmak, aralarında hiçbir farklılık olmaksızın bütün bu peygamberlere vahyedilen kanunlara (-din) inanmak demektir.'”171Bütün salih ameller yelpazesi için bir rehber olan Tanrı'nın hukuku kavramı, en eski peygamberler döneminden itibaren mevcuttu ve Kur'an bu mevcudiyetin farkında olmakla kalmayıp tam da bu anlatı üzerine inşa edilmişti.
Sayfa 108Kitabı okudu
Reklam
Salihât kelimesi, kavramsal olarak “ücret, ödül, karşılık” anlamlarına gelen ecr kelimesi ile ilişkilidir. Salihat işleyen kişiler, pek çok ayetin dile getirdiği gibi cennete gireceklerdir.112 Fakat buradaki kavramsal ilişki, aynı zamanda önemli ölçüde bir anlaşma ilişkisidir. İman ispat edilmelidir ve sadece iyi işler işe yarar bir araç olabilir.
Akıbetler kanunu, bu şekilde, iyinin en üst derecesine ulaşmanın hizmetine sunulmuş olan doğa kanunudur. Hayat ve yaşamak gerçekte nihai imtihandır, zira Kur'an insanın neden yaratıldığı hususunda bol miktarda açıklama yapar: “Biz insanların hangisinin daha güzel amel edeceğini deneyelim diye yeryüzündeki her şeyi dünyanın kendine mahsus bir ziynet yaptık”97 Cehalet, imtihanın önemini kavramakta bazı insanların başarısız olmasına sebep olarak —tövbe etmek ve sıratı müstakime”98 girmek için her zaman ikinci bir şans verilmesine rağmen onları bu gerçekten uzaklaştırabilir. Ad ve Semud gibi umutsuz kavimler, öbür dünyada herhangi bir izah getirmelerinden önce akıbetlerinin anlatılabilmesi için, bu dünyada hemen cezalandırılmışlardır.”98 Böyle durumlarda, doğa kanunları, bu dünyada iyinin yüceltilmesi ve aynı zamanda kötünün ortadan kaldırılması amacına hizmet edecek şekilde düzenlenir: İyilik yapanlar (muslihün) —doğal yolla sulanan-bol ürün veren topraklardan mutlu bir hayat, sağlıklı ve mutlu bir aile ve çocuklara kadar Tanrı'nın ihsanlarıyla nimetlendirilirler. **** 97 Hüd 117-0, hanginizin amelinin daha güzel olacağı hususunda sizi imtihan etmek için,... gökleri ve yeri altı günde yaratandır” (liyeblüveküm eyyüküm ahsenü amelâ); Kehf 18:7: “Biz, insanların hangisinin daha güzel amel edeceğini deneyelim diye yeryüzündeki her şeyi dünyanın kendine mahsus bir zinet yaptık” (liyeblüveküm eyyüküm ahsenü amelâ). Ayrıca 94. dipnota bakınız. 98 Maide 5:39; En'âm 6:54; Furkan 25:70, Ayrıca bir sonraki dipnota bakınız. a
Dağlar titriyorsa83, denizler yarılıyorsa”84 ve “milletler” birden bire yeryüzünden siliniyorsa85, hepsi ahlaki başarısızlık ya da en azından ahlaken hızlandırılmış (precipitated) doğa kanunları sebebiyledir.86 Güneşin doğuşu ve batışı87, sürülmüş tarlaların ve iyi toprağın bereketi88, kıtlıklar89, depremler90, fırtınalar91 ve bunlar sonucunda
Hakikaten, Kur'ani ahlak ve ahlaki kozmoloji, kabile Araplarının sahip olduğu zaten güçlü ahlaki ve dini sistemle bir rekabet içine girmiş” ve bu yüzden ciddi anlamda ikna edici ve daha üst düzey bir sistem sunmak zorunda kalmıştır. Kur'an'ın ahlaki malzemesi bu sebeple bütüncül bir ahlaki sisteme, metafiziği de içeren bir kozmolojiye dayanmıştır. Aslında, bu kozmolojinin kendisinin teoloji, teosofi ve metafiziğin kategorilerini aşan, kapsayıcı bir ahlaki sistemin bir parçası olduğu da iddia edilebilir. Kozmolojiyi bu en geniş anlamıyla ele aldığımızda, Kur'an'ın en azından birinci sınıf bir ahlaki kozmoloji teorisi sunduğunu öne sürebiliriz. Yani Kur'ani kozmoloji sadece derin bir şekilde ahlaki değildir, aynı zamanda hem kalıp hem de içerik olarak ahlaki bir ağla örülmüştür.
13 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.