Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İbnü'l-Arabî / Fusüsu'l-Hikem

Hz. Hûd - 10. Fas

Cemâlnur Sargut

En Beğenilen Hz. Hûd - 10. Fas Gönderileri

En Beğenilen Hz. Hûd - 10. Fas kitaplarını, en beğenilen Hz. Hûd - 10. Fas sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Hz. Hûd - 10. Fas yazarlarını, en beğenilen Hz. Hûd - 10. Fas yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
En kestirme yol, Allah Rabb'imdir,deyip durmak ve her şeyi Allah'tan bilip her yerde Hakk'ı görmektir. Sırat, birtakım noktaların birleşmesinden doğan hattır. Doğru bir çizgidir. ( her olayda en doğrunun tespit edildiği noktaları birleştirerek elde ettiğimiz bir doğrudur.) Ruhların gittikleri yol, kendi sırat - ı müstakimleridir. O sırât-ı müstakimin nihayetinde mazhar oldukları isim ve sıfat her ne ise ona vâsıl olurlar. Şeytan da Mudil ismine mazhardır. Tezat, taayyün bâbındadır. Yoksa hakîkat zâhir olunca, Firavun'la Mûsâ davası kalmaz. Her mâhlukun, her zerrenin Rabb'ine çekilmesi, cezbolması onun sırât-ı müstakimidir. Fakat en doğru sırât, en doğru yol ihdina's-sırâtâ'l-müstakîm' deki mazhar-ı Muhammedi ( Muhammedi zuhur) olan sırât-ı müstakim, yani TEVHİDdir. #cemalnursargut hz Hûd
Gayesi Allah'ı bilmek olan gönül ilminin ilk neticesi de, nefsin ıslâhıdır. Nefsin ıslâhı nasıl olur, nasıl elde edilir? İnsanlarda; şehvet, hırs, benlik, kibir, garez, gazap, haset ve emsâli kötü ahlaklar bulundukça, insanın nefsini ıslah eylemesi ve vücudu memleketini refah ve adaletle idare edip kullanması imkân dahilinde değildir. Bu çeşit huyların pençesinde bulunan insanlar için dünya bir mihnet hanesi olduğu gibi, ahiret de bir zulmet ve azap hazinesidir. Bu saydığımız kötü Huylar, sanki 7 başlı bir ejderha gibidir ki, bunun en büyük başı dünya sevgisi yani ona delice iptilâdır. Bu büyük baş koparsa, ötekilerin kendiliğinden düşeceği aşikardır. Dünya sevgisinden kendini çeken kimse kime yalan söyler, kime karşı kibir eder,kime haset eyler, kime gururlanır, niçin hırsa düşer? Dünya zevk ve lezzetlerinin sonu hüsran ve nedâmet olduğunu bilince, ne gibi şehvetlere kendini atar? Bu söylediklerimden kurtulmak kolay iş değildir. Bunlardan birini ortadan kaldırmak, Himalaya Dağını yerinden oynatmak gibidir. Cemalnur Sargut hz Hûd
Reklam
Vücudumuzun varlığı Hakk'ın güzelliğini ortaya çıkarmak içindir. Bu yüzden de vücut O'na bağlıdır, O'na tabidir. Vücuttaki Allah ın ismi bizde tasarruf eder. Cahilin mânâsı, bütün sûretlerde tecelli edenin Hak olduğunu bilmeyip inkar edişidir. Çünkü ancak kendi inancına uygun olan tecelliye, bu Haktır der. Ârif ise her yerde tecelli edenin Hak olduğunu bilir. Bu yüzden hâdiselere takılıp kalmaz. Onun içindeki hakîkatı arar. Câhil ve kâfirin bir başka mânâsı da, bu âlemde kör kalıp öbür âlemde Hakk'ı görebilme kabiliyetine ermektir. Bazıları ise her yerde tecelli edenin Hak olduğunu bildiği halde nefsinin etkisinde olup perdelidir. Bu yüzden de gafildir. Buradan anlaşılıyor ki, herkesin Rabb'i farklıdır. Herkes kendi inanışı ile Rabb'ini görür. Bütün bunların sonucunda kıyamet gününde Allah'ı görme kabiliyeti istidada göre ortaya çıkar. Cemalnur Sargut hz Hûd
İbn Arabî " aczini idrak, idrakin ta kendisidir." Cemalnur Sargut hz Hûd
Allah ehlinden her birinin şeyler hakkında bilgisi ya Allah tarafından bütün güçlerine verilmiş ya da daha önce belirttiğimiz gibi belirli gücüne dayandırılmıştır. Söz gelimi bu güç, koklama gücü olabilir. Bu durumda bilginin sahibi, nefesler ilminin sahibidir veya bakma gücünde olabilir, bu kişiye ise nazar sahibi denilir veya vurma gücünde olabilir. Bu vurma, özel bir dokunma gücüdür. Bu insan hangi gücüyle bilgiyi almışsa ona nispet edilir ve o kişiye falanca kuvvet sahibi denilir. Söz konusu kimse bu sayede, her gücüyle duyar, her gücüyle görür ve her gücüyle koklar. Böyle bir insan, topluluğun en yetkinidir. Cemalnur Sargut hz Hûd
Dünyevî tarafımız ile ruhanî tarafımız ayet-i kerimede işaret buyrulan yan yana akan ve birbirine karışmayan 2 nehir gibidir. Dünya dalgalarının ruhânî kuvvetler üzerine çarpıp manevi şeyleri yok etmemesi gerek. Fakat maneviyat dalgasını dünya dalgasına galip getirirsen, hayattan maksut hâsıl olacak. Buna muvaffak olmak için de kalbimizi bu yola döndürmek gerek. #cemalnursargut hz Hûd
Reklam
Dinde dağılma değil, toplanma vardır. Buhârî, hükümlerin bir kısmı farklılaşsa da hepsinin Allah'tan gelmesi nedeniyle 'din' kelimesini el - din olarak belirli takıyla zikretmiştir. Herkese dini uygulamak ve onda toplanmak emredilmiştir. Farklılaşan hükümlere gelince, bunun sebebi Allah'ın her bir peygamberine vaz'etmesidir. Belli yol, hz Peygamber'in yoludur ve bu yol hiç kimseye değil, ancak hz. Peygamber'e tahsis edilmiştir. Bu yol Kur'an, Allah'ın sağlam ipi ve onun herşeyi kuşatan şerîatıdır. Dosdoğruluğum anlamı şeriat tarafından indirilmiş yol üzerinde yürümek ve orada sabit kalmaktır. Dosdoğru yol ilahî kanunlardır. Allah'a iman bu yolun başlangıcı, imanın dalları da menzilleridir. Kuşkusuz ki bütün yollar Allah'a çıkar, çünkü her yolun sonunda O vardır. Ancak O'na dönen herkes mutluluğa ulaşmaz. Mutluluk ve saadetin yolu şerîatın koyduğu el meşru yoldan başkası değildir. #cemalnursargut hz Hûd
Hûd kelimesi Ahadiyet ismi ile açıklanmış ve 3 mertebe üzerinden Ahadiyet anlatılmıştır. 1. Zâtın ahadiyetidir ki, bu teklik ve birlik ifade eder. Allah'ın zâtında hiçbir bölünme olmayacağını ve O'nun Tek ve Bir olduğunu açıklar. Buradaki birlik hem bölünmeme yönünden birlik hem daha sonra tecellilerde görülen çokluğun birliğidir. Hem Ahad hem Vahid. Fakat buradaki Vahid bölünme olmayan çokluğun birliğini ifade eder. Ahadiyet Allah'ın zâtının "istedim ki bilineyim" hadîs-i kudsîsiyle ortaya çıkan ilmidir ki bunu akılla bilmeye değil ama gönülle hissetmeye izin verilmiştir. İnsanın Allah'ın ahadiyetini anlaması şu demektir: hiç bir hadîseden sıkıntı duymaz, yalnız Allah'ı görür başkasını görmez. İşte kul huvallahu ehad budur. Onlar için korku ve hüzün yoktur. Ayetinin manası ve Her nereye dönersen Allah'ın vechi oradadır. Ayetinin manası zuhur eder.
Eşyanın (bizim) ezelî ismimiz ve kaderi ; hakîkatimiz, Allah'la onun vücuttaki tecellîsi arasında kulun isteği üzerinde oldu. Her isim bir vücut istedi ki, kendi hakîkati orada zuhur etsin. Bu yükleniş bâtında bir sıkıntı yarattı. Hak bu sıkıntıdan dolayı teneffüs etti,yani nefesini verdi ki Peygamber bunu "Rahman'ın nefesini Yemen tarafından alıyorum." hadîsi ile Rahman'a bağladı. Bir şeye varlık veren Allah'ın Rahmân ismidir. Biz bu olaya Hakk'ın tenezzülü deriz. Bu olayı vücuttaki tecelli yönünden alırsak Hakk'ın zahiri deriz. Hakîkat yönünden alırsak Hakk'ın batını deriz. Nefes-i Rahmâni'nin zuhurundan önce her şey Hak olup başka bir şey olmadığı için Hak evveldir. " Allah var idi O'nunla hiç bir şey yok idi." (hadis) Hakk'ın vechinden başka her şey yok olmaya mahkumdur mânâsı ise, önceden var olan O, sonra da var olan O, ortada bir şey yok demektir ki, bu da Hakk'ın âhir olduğunu gösterir. Bu durumda bâtın zâhirdir, zâhir bâtındır. Evvel âhirdir, âhir de evveldir. O halde KUL O'NUN VARLIĞINI İDRAK ETTİĞİ ZAMAN VE KENDİNİN BİR VARLIK OLMADIĞINI ANLADIĞI ZAMAN HEP VARDIR VE HEP VAR OLACAKTIR. " ÖLEN HAYVAN İMİŞ ÂŞIKLAR ÖLMEZ" SÖZÜ BURADAN ANLAŞILIR. Burada kullanılan nefes, " Ol!" emrinin mânâsıdır. Bu yüzden de zâtın ismi ile varlıktaki tecellîsi demektir. Cemalnur Sargut hz Hûd
Hz. Şeyh kulun Hakk'a doğru yürüyüşünü 2'ye ayırarak 1.manevi zevke doğru yürümek 2. Rabb'in emirlerine doğru yürümek olarak açıklamıştır. "eğer onlar Tevrat ve İncil'in ve kendilerine rablerinden indirilen şeylerin hakkını yerine getirselerdi, altlarından, üstlerinden ve ayaklarının altından rızıklanırlardı. (Maide, 66) Yani kul hem keşif ve idrakle Hakk'ı görmek için harekete geçerse hem de onun emirlerine uyarak (Şeriat) ona yanaşırsa hem üstünden hem de altından yemiş olur, yani rızıklanmış olur. Herkesin yeryüzü, kişinin nefsinin dereceleridir ve herkes ezelî kabiliyet ve huylarıyla nefsi içinde tekamule çalışır. Bunu yapabilmek için mutlaka Allah'ın bize lütfettiği ilimlerden faydalanmak gerekir. İlim 2'ye ayrılır: maddî ilim, ki eşyaya bakarak elde edilen ilimdir, 2.si kalbî ilim, yani ledünnî ilmidir. Burada anlatılan mânâ, yaratılmış her şeyden faydalanarak Allah'a ilmin yardımı ve ezelî kabiliyetin neticesinde tekâmül edecek geri dönmek demektir. Cemalnur Sargut hz Hûd
34 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.