Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hz. Peygamber ve Güven Toplumu

Kolektif

Hz. Peygamber ve Güven Toplumu Sözleri ve Alıntıları

Hz. Peygamber ve Güven Toplumu sözleri ve alıntılarını, Hz. Peygamber ve Güven Toplumu kitap alıntılarını, Hz. Peygamber ve Güven Toplumu en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Onlara, Yeryüzünde fesat çıkarmayın', denildiği zaman, 'Biz ancak ıslah edicileriz.' derler. İyi bilin ki, asıl bozguncular kendileridir, lakin farkında değillerdir." Bakara, 2/11-12
Sayfa 113Kitabı okudu
Bir parça aydınlık düşmeye görsün, ağır ağır fetheder kalbi. Ne kadar dirense de sonunda teslim olur insan. Yeter ki Hakk hidayeti murad etmiş olsun.
Reklam
"İyilik, gönlü huzura kavuşturan ve içe sinen şeydir; kötülük ise insanlar sana fetva verseler de gönlünü huzursuz eden ve içinde bir kuşku bırakan şeydir."
"Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete râm ol, Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol."
Kendimize soralım: ??? Mensubu olduğumuz din bize hangi güzellikleri kattı? Bizde ne gibi olumlu değişiklikler yaptı? Bu güzellikleri nerede ve kiminle paylaşıyoruz? Sahip olduğumuz iyilikleri kimlere sergiliyoruz? Neredeyse dünyanın 3/4’ünü oluşturan semavi din müntesipleri, mensubu olmakla övündükleri Allah elçilerinin öğretilerinden hiçbir şey öğrenemediler mi? Ya da onların öğretilerini kendi süflî çıkarlarına alet edip yeni dinler mi ürettiler? Sınır tanımayan rezilliklerin yaşandığı ve birçoğumuzun da bunları sadece seyretmekle yetindiği bir dünyada, bir ilahî dine mensup olmakla olmamak arasındaki fark nedir? Bu sözde mensubiyet ve taşıdığımız bin türlü mahcubiyetle huzuruna varacağımız Yaratıcıya acaba hangi elçisinin arkasına sığınarak hesap vereceğiz???
Müslüman kimliğimizin ne ifade ettiğini biliyor ve bunun bizim için bir ayrıcalık olduğunu düşünüyorsak, İslam’ın hayatımızın her kesitine rengini veren bir din olduğunu unutmamalıyız.
Reklam
Kainatı yaratan ve yöneten üstün bir kudret sahibinin varlığını kabul etmek, korunmuş fıtratın değişmez bir özelliğidir. Bu özelliğin, ruhlara yaratılış sırasında verildiği, Kur'an'ın ortaya koyduğu açık bir hakikattir.
Yüce Yaratıcı'nın vahyi ulaştırmakla görevlendirdiği elçileri insanlar arasından seçmiş olması da, peygamberler üzerinden insana duyduğu güvenin en bariz göstergesidir.
Hiç şüphe yoktur ki, Allah katına ulaşan her masum ve mazlum ah'ı, buna sebep olanlar için ebedî bir hüsran vesikası olacaktır.
"Bir kişinin kalbinde aynı anda iman ile küfür, doğruluk ile yalancılık, hıyanet ile emanet bir arada bulunmaz."
Reklam
Hz. Aişe şöyle aktarıyor : "Resulullah semada (rahmet olduğu düşünülen) bir bulut gördüğünde ileri geri gider, geri gelir, içeri girer, dışarı çıkar ve yüzü değişirdi. Semadan rahmet yağdığında (yüzü açılır) sevinirdirdi ." Bu duruma bir anlam veremeyen Hz. Aişe'ye, telaşının ve yüzündeki değişimin nedenini şöyle açıklamıştı Resulullah: " (Kendilerine gönderilen azabı vadilerine doğru yayılan bir bulut şeklinde görüp de ümitlenerek) 'Bu bize yağmur yağdıracak bir buluttur' diyen kavim gibi olmadığımızı nasıl bilebilirim?" Kavminin arasında bulunduğu sürece Allah'ın kendilerine azap etmeyeceğini bildiği halde Nebi (s.a.s) tedirgindi. Ne seçilmiş olduğuna güveniyordu ne de ibadetine. Zamanının sınırlarını aşan ve hem kendinden öncekileri hem de sonrakileri kuşatacak bir huşuya bürünüyordu, çünkü affettirmek istediği, sevgili ama bir o kadarda kalabalık bir ümmetti.
Bize öyle geliyor ki, Kur'an'da "Allah'ın Adem'e isimleri öğrettiği"ne dair ayet, aynı zamanda Adem'in varlıkların anlamını ve bir bakıma gardiyanlığını üstlendiğini yani onları kendisine emanet olarak aldığını, dolayısıyla varlıkların Adem'e güvenmek durumunda kaldığını ima etmektedir. Aynı zamanda bu ayet, Adem'in isimlerini öğrendiği varlıkların gücüyle ilave güç kazandığını da ima etmektedir. Böylece insan, bir başka ayette dile getirildiği şekliyle, göklerin, yerin, dağların kaçındığı bir şeyi üstlenmekte yani insan dili öğrenmek sayesinde diğer varlıklardan farklı bir emanet, güven ve sorumluluk bilincine etmektedir. Ancak insan çoğu kez neyi emanet aldığını tam olarak bilemeyecek, varlıkların kendisine duymak durumunda kaldığı güvenin farkına varamayacak kadar güven ve emanet bilincinden yoksun olma anlamında cahil ve sınırı aşandır.
Selâm, cahilliğin karşısındaki tavır ve dik duruştur. "Rahman'ın kulları, yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürüyen kimselerdir. Cahiller onlara laf attıklan zaman, 'selâm!' der (geçer)ler."29
Sayfa 172Kitabı okudu
Müslüman kimliğimizin ne ifade ettiğini biliyor ve bunun bizim için bir ayrıcalık olduğunu düşünüyorsak İslâm'ın hayatımızın her kesitine rengini veren bir din olduğunu unutmamalıyız.
Ahlak güzelliğine sahip olmayan bir müminin imani olgunluğa erişemeyeceğini bildiren Peygamber Efendimizin sesine kulak vermeliyiz.
141 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.