Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İbn-i Haldun Üzerine Araştırmalar

Mustafa Satı Bey

İbn-i Haldun Üzerine Araştırmalar Gönderileri

İbn-i Haldun Üzerine Araştırmalar kitaplarını, İbn-i Haldun Üzerine Araştırmalar sözleri ve alıntılarını, İbn-i Haldun Üzerine Araştırmalar yazarlarını, İbn-i Haldun Üzerine Araştırmalar yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Geçmişler geleceğe suyun suya benzemesinden daha çok benzer.
İbn-i Haldun Üzerine Araştırmalar
İbn-i Haldun Üzerine Araştırmalar
416 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
22 günde okudu
Bu kitap ibn Haldun'u okumadan önceki bir giriş kitabı. Mukaddime'yi okumak veya ibn Haldun'un görüşleri üzerinde araştırmalar yapmak isteyenler daha önce bu eseri okurlarsa konuyu daha iyi anlama imkanları olacaktır.
İbn-i Haldun Üzerine Araştırmalar
İbn-i Haldun Üzerine AraştırmalarMustafa Satı Bey · Dergah Yayınalrı · 20013 okunma
Reklam
“Manalar için cümleler kalıplar mesabesindedir. Denizden su almak için kullanılan kaplerin kimi altından, kimi gümüşten, kimi sadeften, kimi camdan, kimi çömlekten olup bunların içindeki su haddizatında bir ve aynıdır. Kapların vasıfça iyi olmaları, suyun farklı oluşundan değil, içine su doldurulan kapların cins itibariyle farklı oluşundan ileri gelmektedir. Lisan ve belâgattaki durum da aynen böyledir.””
Sayfa 472Kitabı okudu
2 “Yapmış olduğumuz tespitlerin hepsinden âşikâr bir surette ortaya çıkmıştır ki, tüm tekliflerden maksat, nefste köklü bir melekenin vücuda gelmesidir. Bundan, zaruri bir bilgi hâsıl olur. Tevhid işte budur. İmani akide denilen ve saadetin kazanılmasına esas teşkil eden şey de budur.”*
Sayfa 422Kitabı okudu
“İnsan fiillerini yasaklama veya yerme veya bunların terk edilmesini teşvik etme hususunda Şâri'in esas maksadı bu tür fillerin tamamiyle ihmal edilmesi veya köklerinin kazınması ve fulın vücuda gelemsine esas teşkil eden (beşeri) kuvvetlerin büsbutun muattal hâle getirilmesi değildir. O'nun bundan maksadı bu tür filleri ve kuvvetleri hak olan hedeflere yöneltmek içın son haddıne kadar gayret sarfetmektir. Ta ki sonuçta bütün maksatlar hak ve tek hedef hâle gelsin.”*
Sayfa 410Kitabı okudu
“Denebilir ki ezberlenen metinleri, zihin bunların rengini aldıktan sonra maddi izlerinin silinmesi için unutmak da şiirde şarttır.” Bu düşünce önce şuna işaret eder: Bol bol yapılan ezberden sonra, bu ezber unutulduktan sonra bile zihinde ve hafızada bilinçaltı bir iz kalır. Sonra şu husus önem taşır: Sözü edilen bilinçaltındaki iz edibin (ve şairin) amacına son derece uygundur. Zira hatırda aynen kalan şiir, şairi taklide sevk edebilir, bu da onun özgün olmasını engeller. Ancak zihin ezber metinlerin rengine boyanmasından ve bu metinler zihne iyice nakşedildikten sonraki unutma hâlidir ki, eğitimden gelen (yönlendirici ve belirleyici)izi terk etmiş, unutulan ezber tarzı üzerine başarılı şiir söyleme imkânına kavuşmuş, netice itibariyle özgün olmak için geniş bir saha açılmış olur. Söz konusu düşünceler, şiir sahası dışında eğitimle ilgili pek çok hususlara da uygun düşer. Hatta kültüre ilişkin her hususa uygun düşer. Çağdaş düşünürlerden biri kültürü: “Kişinin, öğrendiklerini unutmasıdır.” biçiminde tarif eder. Aşikârdır ki ilk bakışta çok tuhaf görünmesine rağmen bu tanım, büyük ölçüde gerçeği yansıtmaktadır.
Sayfa 379Kitabı okudu
Reklam
1. İbn Haldun, “İlim öğretimi sanatlar türündendir” başlığını taşıyan bölümde öğretim kavramını ve bunun amacını daha ayrıntılı olarak ele almaktadır (VI, 8, s. 430). Öğretimin hedefi sadece anlama ve belleme değildir. O, yalnız ezberle gerçekleşmez. Gerçekleşmesi için ilimde ve öğretimde faaliyette bulunmayı sağlayan bir meleke oluşturması lazımdır. O hâlde öğrencinin ilimde maharet kazanması, söz sahibi olması ve ona hakim olması (VI, 38, s. 430), bu konuda tartışmalara girme ve eleştiriler yapma gücüne ermesi icap eder (VI, 18, s. 432). Bu da o ilmin ilke ve kurallarını ihata eden bir melekenin hâsıl olması, meselelerinin kavranması, esaslarından ayrıntılarının çıkarılmasıyla hâsıl olur (VI, 8, s. 437). İbn Haldun bu melekeye “ilim melekesi” adını vermekte (VI, 8, s. 432) ve bunun sadece ilmin konularını ezberlemekle, hatta bu konuları anlamak ve bellemekle hâsıl olmayacağını, bunun hâsıl olabilmesi için o ilmin konuları üzerinde konuşma, tartışma ve fıkir alışverişinde bulunma seviyesine (müzakere, münazara, diyalog) gelinmesini şart koşmaktadır. Çünkü fikir alışverişinde bulunan ve tartışma yetili olma melekesi “fikir yürütme” ve ayrıntıları, esaslardan çıkarma melekesini doğurur.
Sayfa 360Kitabı okudu
“Hiç şüphe yok ki ilim alma ve bunu anlama kabiliyeti peyderpey ortaya çıkar. Başlangıçta öğrenci, nadir hâller dışında genellikle anlamaktan aciz bir hâlde bulunur. Nadir hâllerde de konuları zihne yaklaştırma, özet olarak verme ve somut örnekler gösterme yoluyla anlar. Sonra söz konusu ilim dalının meseleleriyle haşır neşir olarak bunları tekrarlayarak, bunları yaklaşık olarak bilme mertebesinden bunun üstündeki tam bilme mertebesine çıkarak yetenek azar azar ama sürekli olarak gelişir” (VI, 38, s. 534).
Sayfa 356Kitabı okudu
İbn Haldun sanatın mahiyetini: “Sanat ameli-fikri bir husustaki melekedir.” sözüyle tanımlar (Mukaddime, s. 399). Nitekim ilme bakışını da: “Belli bir ilimde mâhir olmak, o ilmin ilke ve kurallarını ihata etme hususunda bir melekenin hâsıl olmasıdır.” sözüyle açıklar. O, ister bedenle, ister beyinle ilgili olsun, bütün melekelerin öğretime muhtaç olduğuna inanan biri olarak der ki: “Bundan dolayı her ülkede ve her kuşakta, gerek ilim gerekse sanatla ilgili olsun, ünlü hocalara varan öğretim senedine (eğitimöğretim zincirine) itibar edilmiştir” (VI, 8, s. 396).
Sayfa 349Kitabı okudu
“Nesnelerin insana en uygunu ve konumunun ahenginde mevcut kemali idrak etmeye en yakın olanı insan şekli olduğundan onun hatlarında ve seslerindeki güzelliği ve zarifliği idrak etmesi fıtratına en yakın olan idraklerdendir. Bunun için her insan doğası gereği görünen veya işitilen türden güzelliğe düşkün olur. Seslerdeki güzellik seslerin ahenkli (melodik) olması rahatsız edici olmamasıdır. Bunun sebebi seslerin pest, tiz, yumuşak, sert, kalın ve vurgulu gibi birtakım keyfiyetlerden ibaret olmasıdır. Ondaki harmoni seslere güzellik kazandırır” (s. 385).
Sayfa 336Kitabı okudu
Reklam
“İnanç konularında hâl (uygulama) ile bilgi arasındaki fark aynı zamanda bilgi ile (onu nitelik edinme) arasındaki farktır” der. Bunu da şöyle açıklar: “Pek çok insan bilir ki yetime ve zavallılara acımak Allah Teâlâ'ya yakın olma hâlini kazandırır ve özendirilen bir şeydir. Bunu söyler, kabul eder ve şeriatta dayandığı delilleri de anlatır. Oysa o, ihtiyaç içinde kıvranan bir öksüzü veya zavallıyı görse, merhametle onu okşamak, bunun devamı olan ilgilenmek, sevgi göstermek ve yardımda bulunmak bir yana hemen oradan sıvışır, böyle bir şeye girişmekten kaçınır. Bunun yegane sebebi o kimsenin yetime merhamet etmenin sadece bilgisine sahip olması, onu yaşama ve nitelik edinme özelliğine (hal-i ittisaf) sahip olmamasıdır. Öyle kimseler de vardır ki zavallılara (düşkünlere) merhamet göstermenin bilgisine sahip olur, bunun Yüce Allah'a yakınlığın sebebi olduğunu kabul eder de bunun ilerisinde bir mertebede bulunur: Bu da merhameti huy hâline getirme ve onun melekesini kazanmadır. Bu kişi ne zaman bir öksüz görse hemen ona koşar, onu okşar, elbiselerine şefkatla el sürer, bunları yapmamaya, engel olunsa bile sabredemez. Sonra elinde avucunda bulunan şeyle ona yardımcı olur” (s. 425).
Sayfa 332Kitabı okudu
26 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.