İbni Sina'nın ulema çevrelerinde hiç eksik olmayan düşmanları, onun aşk ve şarapta aşırılığa teslim olduğunu ileri sürerler; şayet doğruysa bu onun bünyesinin sağlamlığına dair imgeyi tamamlar. Esas aşırılık onun eserinin genişliğindedir. İbni Sina arkasında doksan dokuz yazı bırakmıştır.
Aristoteles'ten Thomas'a [Aquinolu] ve öte dünya tinine değil de, Giordano Bruno'ya ve çiçek açan tüm/ evensel-madde'ye (vahdeti mevcut) uzanan bir çizgi vardır. İşte, İbni Sina bu çizgide İbn Rüşd'le birlikte ilk ve en önemli köşe taşlarından
biridir.....
Zekice olan her şey, daha evvel yedi defa düşünülmüş olabilir. Ama bir daha düşünüldüğünde, başka bir zaman ve başka bir durumda, artık aynısı değildir.
Böylece madde ve biçim kavramı cok daha ileri bir dönüşüme uğramıştır. Gerek yeniden Aristoteles´te gerekse onun kendi solundan tabi tutulduğu dönüşümlerde.
Zaten İslam'ın hem Şark'taki hem Batı'daki egemenleri, hem Bağdat'taki Abbasiler hem Cordova'daki Emeviler, iktidarlarını süslemek için en tercih ettikleri ihtişam unsuru, dünyevi bilimdi; Halife, bir Papa değildi bu bakımdan.
"İnanma alışkanlığı, der Aristoteles Bilgelik Kitabı'nın ikinci kitabının sonunda, insan zihninin, apaçık ortada olan nice şeyi algılamasını engelleyen bütün sebeplerin kaynağındaki ana sebeptir. Masalsı ve çocuk alışkanlıkların, yasaların geçerliliği açısından gözün görüp kulağın işittiği olgulardan çok daha fazla önem taşımasının, alışkanlığın gücünün ne kadar büyük olduğunu kanıtladığını söyler. Böylelikle, diye belirtir onun yorumcusu İbn Rüşd, insanlar zehirlere bile onlardan doğal gıdaların lezzetini alacak kadar alışabilirler, diğer yandan başkalarına şifa ve can veren şey, birisini mahvedebilir.