Birisi de, kitâb okumak ve kabir ziyareti ile meşgûl olurdu. Sebebini kendisinden soranlara, selâmeti yalnızlıkta, en iyi vâizi mezarlıkta, en iyi arkadaşı da kitab okumakta buldum, dedi.
İmâm Şâfiî: «Yemek dört şekilde yenir» dedi:
1-- Tek parmak ile yemek; bu kibarlıktandır.
2-- Çift parmak ile yemek; bu da kibirdendir.
3-- Üç parmak ile yemek; bu da sünnettendir.
4-- Dört veyâ beş parmak ile yemek; bu da boğazının kuludur.
İnsân tabîati, mahrem yerini örtmekten daha ziyade cehâletini örtmeğe meyleder. Çünkü cehâlet, insânda mânevi bir çirkinlik ve yüz karalığıdır. Sahibi dâima kınanır. Ahlâk bedene sirâyet eder. Rûh ve ahlâk bedenden daha şereflidir. Ahlak bozukluğu beden çirkinliğinden daha kötüdür. Aynı zamânda vücûdun niçin çirkindir diye kimse yerilmez. Zira bu, kendi ihtiyârında değildir. Onu değiştirip güzelleştirmek de kendi irâdesi hâricindedir. Ama cehâlet bir çirkinliktir ki, onu ilim ile değiştirmek mümkündür. Bunun için cehâletin meydâna çıkmasından insân son derece üzüntü duyar. İlmi ile şereflenir, sonra ilim güzelliği açığa çıkınca neş'elenir. İnsána hatâlarını öğretmek, onun cehâlet mahremiyetini açıklamak ve kalbini incitmek olacağından tarifin eziyetini kaldırmak için yumuşaklıkla ikaz etmeğe çalışmalıdır.
«Kişinin yırtık cübbe ve topuğa inmeyen kısa gömlek giymesi veyâ alnındaki secde izi seni aldatmasın. Parayı kendisine göster, azgınlık veyâ vera'ini oradan anlarsın.»
Koca ile güzel geçim yollarını öğretmek, kadının anne ve babasında olan haklarındandır. Rivâyete göre Esmâ binti Haricetü'l-Fezari evlendireceği kızına: «Kızım, alıştığın hayâttan bilmediğin bir hayâta gidiyorsun. Hiçbir sûretle tanımadığın bir kimse ile arkadaş oluyorsun. Sen ona yer ol ki, o da sanangök olsun. Sen onun dilediğini yap ki, o da sana istediğini versin. Sen ona döşek ol ki, o da sana yaslanacağın direk olsun. Sen ona câriye ol ki, o da sana köle olsun. Herhangi bir şeyde ısrar etme ki, sana kızmasın. Ondan çok uzaklaşma ki, seni unutmasın. Sana yaklaştıkça sen ona yaklaş. Kızdığı zamân, kendini koru. Yüzünü, gözünü ve kulağını muhâfaza et ki, güzel kokunu koklasın, güzel sözünü duysun ve güzelliklerini görsün.» demiştir.