Bu imtihanlara ne lüzum var, diyecek olursanız, rûhî tekamülümüz için olduğunu söylemeye bilmem lüzum var mı? Bir buğday tânesi, sürülüp tırmıklanmış tarlada kara, yağmura göğüs vermeyecek olursa başak verir mi?
İKİ AŞİNA
.....
SAMİHA AYVERDİ
.....
Edebiyat ve kültür hayatımızın mühim kalemlerinden edibe "Samiha Ayverdi" hanımefendinin kaleme aldığı hatıraları okudum.
Kendisi 1985 yılından itibaren hatıra,sohbet ve hikaye tarzında eserler yazmayı tercih etmiştir.
"İki Aşina" isimli eserinde çocukluk ve gençlik yıllarını yani neredeyse 20 seneye yakın zamanını Çamlıca'da geçirmiş olan yazar bu semtteki hatıralarına yer verir.
Semtin köşklerini,kasırlarını,sularını,mesire yerlerini, esnafını, halkın yaşayışını,bütün güzelliklerini "bir zamanlar,vükela,vüzera,rical, edip ve şairler mekanı" olan bu asude semti İstanbul'un en güngörmüş yerlerinden biri olarak eserinde sonsuza kadar yaşatmayı başarmıştır.
.....
Kıymetli yazarın kaleminden buram buram İstanbul havasını teneffüs etmek, İstanbul medeniyetinin, Türk medeniyetinin nasıl vücuda geldiğini bu emsalsiz eserde okuyabilirsiniz.
Naçizane tavsiye ederim.
.....
Kitaptan;
*Fazlı ve faziletiyle iftihar edilecek bir vatan ve iman adamı olan merhum Nihat Sami Banarlı, bir konuşma esnasında:
"Türk evlatları ne zaman Süleymaniye'nin önünden onu gören gözlerle geçer, milli romantizmini idrak edecek olurlarsa işte o zaman Türkiye kurtuluş ve selamet cağının idrakinin şuurunda olur,"diye kesip atmıştır.
"Şu halde bizde ne imiş bu milli romantizm?"diye kendi kendimize soracak olursak, şu kısa cevaplar sözümüzü bitirelim:
Türk milletine ait bütün güzellikleri değer ve hasretleri bir aşk ve şevk halinde ta yüreğinde hissetmek,fikir milliyetçiliğinde kalmayıp gönül milliyetçisi olmak ve nesilleri bu hevesle yetiştirmektir.
İki Aşina
Samiha Ayverdi · Kubbealtı Neşriyatı · 200538 okunma
Kıbrıslı Yüksek Mimar İbrahim Numan, henüz talebe olarak bir Rum mimarın bürosunda çalışırken patronun, "Yunanistan'ın bir düşman ülke olduğu size ne zaman öğretilmeye başlanır?" sualine, "Biz de böyle bir anlayış yoktur,"cevabını verince Rum patronun, "Biz de çocuklarımıza en küçük yaştan başlayarak üniversite çağlarında dahi Türk düşmanlığı işlenir,"karşılığını vermiş bulunduğunu kendisinden dinlemiştim.
Beyazıt Camii'nin arkasına düşen meydandaki kestane ağacı, kolunun kanadının etrafına uzanan dalları ile,kendisini sığınmak isteyenleri şefkatle davet eden bir eski zaman efendisi gibi sıcakkanlı idi.
Onun bu hami ve dost gölgesi altında kahvesini, çayını içen ve nargilesini fokurdatan aşina kalabalığın arasından süzülüp,Sahaflar Çarşısı'nın kapısına sırt vermiş pilav zerde dükkanını da geride bırakıp içeri adım atar atmaz, gözüme ilk ilişen manzara, yere serilmiş bir örtünün üstüne sıralanmış tepeleri rengarenk tüyden sorguçları ile, çok çocukların gönlünü çelen hacıyatmazlar olurdu.
Ne yapayım ben de çocuktum ve bu yeşil, kırmızı, sarı ,pembe tepelikleri ile her çocuğu çağırdığı gibi bana da göz kırpan hacıyatmazlardan, evde bir iki adet olmasına rağmen, gene de buradan her geçtiğimizde,büyüklerimin insaf edip bana tekrar buradan birkaç tane daha alarak taltif etmelerini beklerdim.
İnsanoğlunun nisyana meyyel hafızasında unutmak, belki yeni değerlere yer açabilmek için, yorgun ve dolu hafızayı boşaltmak ihtiyacı ile meydana çıkmaktadır.
Ancak âdemol oğlunun daha dünyaya gelirken kendisine verilmiş ilahi emaneti unutmaması,hatta ona dört elle sarılarak bağrından sökülüp çıkarılmamasına şiddetle dikkat etmesi lazımdır.