Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

İki Delilik Rejimi

Gilles Deleuze

İki Delilik Rejimi Gönderileri

İki Delilik Rejimi kitaplarını, İki Delilik Rejimi sözleri ve alıntılarını, İki Delilik Rejimi yazarlarını, İki Delilik Rejimi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Proust’un özgünlüğü bize şimdi söyleyeceğimizden başka yapacak hiçbir şey bırakmamasından kaynaklanıyor: yeniden yazmak,tükenmenin,eriyip gitmenin karşıtı olarak yeniden yazmak.
Nesnesi olmadığı gibi arzunun bir öznesi de yoktur. Sadece akımlar arzunun kendisinin nesnelliğidirler. Arzu hiçbir zaman yeterli derecede yoktur. Arzu, kendisinden itibaren tarihsel sosyal sahada bilinçdışı akımlarının üretildiği imleyensiz işaretlerin sistemidir. Arzunun, her nerede olursa olsun,ailede ya da mahalle okulunda, sosyal alanı sorunsallaştırmayacak ya da aygıtı sallamayacak bir çatlayıp açılması mümkün değildir. Arzu devrimcidir çünkü her zaman daha fazla bağlantıyı talep etmektedir.
Reklam
Kaçış çizgileri, yersizyurdsuzlaşma hareketleri ile aşağı yukarı aynı şeyler: hiçbir doğaya dönüşü içermiyorlar, arzu düzenlemesindeki yersizyurdsuzlaşma noktaları bunlar.
Sayfa 134Kitabı okudu
Kendime diyorum ki, eğer Foucault, Sade’a bir önem affediyorsa ve ben Masoch’ya bir önem affediyorsam bu boşuna değildir. Benim mazoşist ya da Michel’in sadist olduğunu söylemek yeterli olmayacak. Masoch’da beni ilgilendiren acılar değil, fakat arzunun pozitifliğini ve içkinlik sahasının kuruluşunu kesintiye uğratan zevk fikridir.
Sayfa 138Kitabı okudu
. Düşünce ne kadar zayıfsa, düşünen o kadar önemlidir. ...
. İki cinsiyet yoktur, n tane cinsiyet vardır; montaj sayısı kadar cinsiyet vardır. Ve her birimiz birkaç düzenlemeye girdiğimiz için, her birimizin n cinsiyeti var. Çocuklar, erkek ya da dişi, tek bir cinsiyete indirgendiklerini keşfettiklerinde, güçsüzlüklerini keşfederler: Makinesel duyularını kaybederler ve yalnızca bir alet anlamı ile baş başa kalırlar. Ve sonra bir çocuk gerçekten depresyona girer. Hasar gördüler; sayısız cinsiyetleri çalındı. ...
Reklam
Bugünkü zaman
. Birinin ne dediğini anlamak zaten yeterince zor. Tartışma, herkesin sırayla gösteriş yaptığı bir narsisizm alıştırmasıdır. Çok hızlı bir şekilde, artık neyin tartışıldığı hakkında hiçbir fikriniz yok. ...
Kolokyum konuşmacıları arasında Gilles Deleuze ve Roland Barthes. İki düşünür adeta Proust'un ve Kayıp Zamanın İzinde'nin otopsisini yapıyorlar. Ortak bir nesneyi hedef almış iki ayrı çizgi, iki ayrı okuma. Barthes şöyle başlıyor: "Proust, sadece sonu olmayan bir kolokyumun nesnesi olabilir: sonu olmayan bir kolokyum, çünkü, diğer bütün yazarlardan fazla, üzerine söylenebileceklerin hiç bitmeyeceği bir yazar o". Deleuze ise Proust'un eserinde bir deliliğin varlığına işaret ediyor ve yorumlarını göstergeleri çözümleyerek açıklığa kavuşturuyor. Ve konuşmasını şu sözlerle bitiriyor Deleuze: "İşte Proust'un kitabında beni ilgilendiren bu: ne bir elbise, ne de bir katedral olan, fakat gözlerimizin önünde örülmekte olan bir örümcek ağı olan yapıttaki deliliğin mevcudiyeti, içkinliği".
Boulez: Parıltılar. Tüm gelişmiş işitsel madde, seslerin sönmesiyle, kendisi sessel olmayan iki zamanı, ki biri genel olarak üretimin zamanı olarak diğeri ise düşüncenin zamanı olarak tanımlanmıştır, işitsel ve hissedilebilir kılmak içindi. Dolayısıyla, bu maddeyi bilgilendirecek basit madde- sessel form çiftine gelişmiş bir madde ile ancak bu maddeyle algılanabilir hale gelen algılanamaz güçler arasındaki ikileşmeyi ikame ettik. Müzik, sadece ve temel olarak yalnızca ses ele­manına sahip olmadığı ölçüde tek başına müzisyenlerin bir uğraşı olmaktan çıkıyor. Müziğin elemanı, kompozitör tarafın­dan geliştirilmiş işitsel maddenin algılanabilir kılacağı sessel olmayan güçlerin bütünü, öylesine ki bu güçler arasındaki farkları, bu güçlerin farklılaşma oyunlarını bile algılayabiliriz.
Atımlı ve atımsız zaman son derece müziğe ilişkin gözükü­yor fakat aynı zamanda başka bir şey. Soru tam olarak bu atımsız zamanın neden ibaret olduğunu bilmek olacak. Proust’un “ saf haldeki bir miktar zaman” dediği şeye tekabül eden bu dalgalanan zaman. En açık, dolaysız karakteri atımsız zaman denilenin bir süre, ölçüden özgürleştirilmiş bir zaman olması, ölçü, düzenli ya da düzensiz, basit ya da karmaşık olsa da.
Reklam
Marksizm ve psikanaliz, iki farklı şekil­de, bir çeşit hafıza, hafızanın kültürü adına konuşuyorlar ve her ikisi de, yine farklı şekillerde, bir gelişme gerekliliği adına kendilerini ifade ediyorlar. Biz ise tam tersine unutuşun pozitif gücü adına, her birimizin kendi alt-gelişimleri adına konuşmak gerektiğine inanıyoruz, ki David Cooper bunu mükemmel bir şekilde, sadece deneyim ile bir haline gelen, her birimizin üçüncü dünyası olarak adlandırmıştır.
Zira psikanaliz, Robert Castel’in geçtiğimiz günlerde ya­yımlanan kitabında muhteşem bir şekilde gösterdiği gibi, çok özel güç ilişkilerini içeriyor. Pek çok psikanalistin yaptığı gibi, psikanalizdeki iktidarın kaynağı transferdir (...) Tüm psikanaliz liberal- burjuva formdaki bir sözleşme üzerine inşa edilmiştir; psikanalistin sessizliği bile sözleşmeden ve onun yükseldiği yerden geçerek yorumun en maksimumunu tarif etmektedir.
Psikanalize gidiyoruz, konuştuğumuzu sanıyoruz ve bunun için ödemeyi kabul ediyoruz. Gerçekte ise konuşmak için en ufak bir şansımız yoktur. Psikanaliz insanların konuşmasını engellemek ve onların elinden hakiki sözcelem koşullarını almak için buradadır.
Arzu devrimcidir çünkü her zaman daha fazla bağlantıyı talep etmektedir. Psikanaliz ise tüm bağlantı­ları, tüm düzenlemeleri kesmektedir, bunda çok kabiliyetlidir, arzudan da politikadan da nefret eder. Bilinçdışının üretimi = arzuların ifadesi = sözcelerin oluşumu = yoğunlukların mad­desi ya da özü.
42 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.