Severken seni, düşünmemiştim olumsuzluğunu, yasaklarını o yaşımda, bilmeden istemiştim yüreğime aşkını, nedir bizi birbirimizden ayıran? Aynı güneş, aynı gökyüzü ve deniz... Farklılığımız inançlarımızsa, inanıyorum inandığına, sen de benim inandığıma. Kim kendini üstün tutar bunlardan, kurulmuşsa düzen, yazılmışsa kitaplar, okunmuşsa şiir, söylenmişse şarkılar, bazen hüzünlesi bitsin hüzünle bitse de hikayeler, gelecekte sorgulanacaktır vicdanlar, uykusuz gecelerin karanlığında, sanmayın büyükler bu bir isyan, sadece seven birinin içinden gelen, küçük bir sitem.
İki Üzüm Tanesi son zamanlarda okuduğum en dramatik kitaplardan birisi oldu. Yazar hayatı çocukların gözüyle ustalıkla işlemiş ve önemli mesajlarını da bu yoldan vermiştir.
Hikâye Türklerle Rumların iç içe yaşadığı, farklı kültürlerin ortak paydada buluştuğu ve en önemlisi bu kültür zenginliğinin çocuklar tarafından harmanlanarak bir ömür sürecek dostlukların temellerinin atıldığı bir adada geçiyor. Yazarın güçlü kalemi okuru kimi zaman bir Rum evine kimi zaman bir Tür evine ve çoğu zaman da bir Rum meyhanesine götürecek. Özellikle Rumların meyhane kültürü, meşhur sirtaki oyunları ve tabak kırma geleneklerine yakından şahitlik edeceksiniz.
Sevginin tarifini iki saf ve temiz çocuğun yüreğinden daha iyi ne anlatabilir ki. Küçücük bedenleri ve kocaman yürekleriyle Türk oğlan Cemil ve Rum kızı Sofia bunun en büyük kanıtı olarak çıkıyor karşımıza. Temelinde sevgi, aşk, dostluk ve evrenselliği barındıran bu eseri her yaştan okura rahatlıkla tavsiye edebilirim.
ylmz_ali