Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İki Yüz Yıldır Neden Bocalıyoruz

Niyazi Berkes

İki Yüz Yıldır Neden Bocalıyoruz Gönderileri

İki Yüz Yıldır Neden Bocalıyoruz kitaplarını, İki Yüz Yıldır Neden Bocalıyoruz sözleri ve alıntılarını, İki Yüz Yıldır Neden Bocalıyoruz yazarlarını, İki Yüz Yıldır Neden Bocalıyoruz yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Genç okuyucu! Türk reform tarihinin akıbetini anlatan bu hikayeyi senin için yazdım. Bugününü daha iyi anlamak için sen onu yeniden öğren; daha derinlere git ve yazdıklarımın doğru olup olmadığını kendin araştır. Bugünkü Türkiye'nin hangi şartlar içinde kurulduğunu o zaman daha iyi anlayacaksın ve onun da, gene dönüp dolaşıp bu hikaye de anlattığım aynı bozucu kuvvetler tarafından aynı akıbete uğratılmasına razı olmayacaksın. Sana bahsettiğim endam tam "kurtulduk" dediğimiz anlarda, gene fakir, gene borçlu, gene dilenci durumunda, çoğunluğunu gene paçavralar iç inde görürsen elbette buna razı olmayacaksın. Karamsar olmana, yabancı milletlere ve devletlere düşman o lmana, kin beslemeye ne lüzum, ne fayda, ne de hakkın vardır. Sorumluluk sana aittir. Dünyanın hayalet dünyası olmadığını, hesap kitap dünyası olduğunu idrak etmen yeter. Kalkınmanın yolu heyecan ve kin değil, bilgi ve medeni cesarettedir.
Sayfa 110Kitabı okudu
Lale Devri'nden itibaren hemen her safhada bu hep böyledir. Dış baskı veya dış tehlike dedikleri şey geçince, zaten büsbütün amacını kaybetmiş bir hale gelen bu insanlar gevşerler, keyiflerine dalarlar; reformu filan bir kenara iterler, bu yüzden çok geçmeden her şey eski tas eski hamam olur.
Reklam
200 Yildir Neden Bocaliyoruz - Niyazi Berkes Vaktiyle, Lausanne konferansında çetin didişme­lerden sonra anlaşmaya varıldığında, avuca giren ku­şu kaçırmış olmanın hıncı içinde İngiliz delegasyonu­nun başı olan Lord Curzon şöyle demiş: "Davayı ka­zandınız. Size istediklerinizin hemen hepsini bahşet­tik. Fakat unutmayınız ki bir gün gene bizim yardımı­mıza muhtaç olacaksınız. Bir gün mali güçlükler sizi çaresizlik içinde koyunca, bütçenizi denkleştirmenin mümkün olmadığını görünce, hatta memurlarınızın maaşlarını veremez hale gelince gene bize gelecek ve Paris'ten, Londra'dan yardım isteyeceksiniz. İşte o zaman, şimdi elde etmekle haklı olarak iftihar ettiğiniz hakların çoğunu birer birer tekrar elinizden alacağız."
Abdülhamit zamanında sıradan bir cami ders-i amı iken Meşrutiyette parlayan ve kuvvetli bir dergi yayınlayacak kadar para bulan, Mütareke'de daha da yükselip şeyhul islam olan Mustafa Sabri(ki gericilikte kimse onun kabına erişememiştir.), <<Avrupadan bir iki faydalı şey almak pahasına<< ortalığı sayısız bid'at kapladığını seri halinde makalelerle anlatıyordu. Bunların birinde insan sureti(yani fotoğrafı) çekmenin haram olduğunu yazdığı sırada, Güzel Sanatlar Akademisinde öğrencilerin canlı çıplak kadın modele bakarak resim ve heykel yapmalarına ilk defa olarak müsaade edildiğini öğrendiği zaman hocanın dergisinde feryadı uluma haline gelmişti:))))))
Cevdet Paşanın kızı Fatma Aliye Hanımın, babası ve zamanına ait kitabında yazdığına göre hükümetçe Fransızca erise kelimesinin karşılığını bulmak icabetmiş; Cevdet Paşa "buhran" kelimesini bularak bu <<dil buhranı>>nı halletmiş.
Bizde Batıcılıkla anlaşılan şey Türk Evrim'ini çağdaş uygarlığa uygun yönde geliştirmektir. Halbuki Avrupa'da ve Amerika'da batılılaşma ve batıcılık,Batı diplomasisine boyun eğme anlamına gelir. Bu yüzden onlara göre Kemalist Devir Batı aleyhtarlığı Menderes devri ise Batıcılık devridir. Batı diplomasisinden bağımsız olan batıcılık, Batı dilinde, Batı düşmanı kötü bir ulusçuluk demektir.
Reklam
Bu devrimcileri asıl yıpratan ve hatta yıkan, gerici aydınların şimdiye kadar tanımadığı veya yanlış tanıdığı başka tip bir gerici olmuştur. Başarılı devrimlerden sonra yobaz zihniyeti devrimleri yürütecek aydın kuvvetlerin başarısızlığı veya kofluğu meydana çıkınca dirilir.Atatürk devrimlerinden sonra yobaz ortamını besleyen araçlar ortadan kaldırıldığı halde, bugün yobazlık Yen'i bir rönesans devrine ulaşmıştır.Bugün belki de o zaman olduğunundan fazla yobaz vardır.
Türk aydınları din yobazlığının gericilik rolünü lüzumundan fazla büyütmüşlerdir. Bugün bile karikatürlerde gerici sadece yobaz şeklinde gösterilir. Türk aydını (adı üstünde) aşırı aydınlıkçı olduğu için gericiliği cehaletle ilericiliği okumuşlukla bir tutar. Halbuki biraz sora sözünü edeceğimiz gerici yanında yobaz gerici ancak ikinci derecede kalır. Tarihimizde ne zaman başarılı bir gelineler olmuşsa yobaz zihniyeti tesirsiz kalmıştır. Bu gibi Zamanlarda yobaz ya susmuş ya da görüşleri halka işlemez olmuştur. Mahmut II., Atatürk gibi devrimciler, bu yüzden, yobazdan aydınların korktuğu kadar korkmamışlardır. Onların Başarılı ilericisi karşısında yobaz sadece gülünç bir tip haline gelmiştir.
Ortaçağ Hıristiyan Avrupa'sında olduğu gibi İslam ve Osmanlı Ortaçağında da ekonomik zihniyet mertud bir şeydi. Not:Mertud:Çürütülmüş,reddedilmiş,kovulmuş anlamlarına gelmektedir
Okumuşların Avrupa'ya gitmesinden hükümet son derecede kuşkulanır, onlara pasaport vermezdi. Buna rağmen şu veya bu yollardan birçok aydın memleket dışına çıkabilmişti.Çeşitli yayın organlarında ve toplantılarda yavaş yavaş üç grup belirmeye başladı. Bunların birinin başında bulunan Ahmet Rıza, Fransa'da ziraat tahsil etmiş, dönüşünde Tarım Bakanlığı'nda görev alarak bu bakanlığın hiçbir iş yapmadığını görmüş köylünün bilgisizlik yüzünden verimsiz olduğuna hükmederek ve köylünün ancak okulla kalkınacağına inandığından Eğitim Bakanlığı'na geçmiş, orada da bir iş olmadığı­nı görünce, Avrupa'ya gitmişti. Önce Abdülhamid'i devirmek, anayasayı yürürlüğe koymak, sonra da köylüyü okutmak lazımdı.
16 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.