Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Şerh ve Haşiye Meselesine Dair Birkaç Not

İlim Bilmez Tarih Hatırlamaz

İsmail Kara

İlim Bilmez Tarih Hatırlamaz Gönderileri

İlim Bilmez Tarih Hatırlamaz kitaplarını, İlim Bilmez Tarih Hatırlamaz sözleri ve alıntılarını, İlim Bilmez Tarih Hatırlamaz yazarlarını, İlim Bilmez Tarih Hatırlamaz yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Şerh ve haşiye türü eserler sanıldığının aksine sadece okurken başvurulan metnin problemlerini çözmez; bu onların en alt düzeyde üstlendiği fonksiyonlardan sadece bir tanesidir. Şerh ve haşiyenin yaptığı esas büyük iş metnin problemlerini çözmek üzerinden bizzat problemi, metni, dili ve ilim talibi olan okuyucusunu bir üst kademeye çıkarması, bunun için onu teşvik etmesi, hatta zorlamasıdır. Şerhle, haşiye ile talikat ile bir metnin problemini çözen kişi sadece mesleğinin ve yolunun içinde bulunduğu seviyedeki problemlerini çözmüş olmaktan dolayı değil daha yukarıda bir seviyede, daha sistematik ve teferruatlı, daha derin ve bu yüzden takibi ve anlaşılması daha fazla mesai isteyen yeni metinlerle tanışmış ve yeni problemler edinmiş olmak yüzünden ilimle irtibatı gelişmiş ve kuvvetlenmiştir.
Derece farkını tayin edecek olan şey telif türü değil bizzat metnin kendisi, yani kapasitesi, imkânları ve sahasındaki başarısıdır. (Yaygınlığı ve şöhreti için medrese kitabı olup olmaması ayrıca önemli bir etkendir) bir metnin şerhinin veya ihtisarının bazı bakımlardan yahut her bakımdan metinden üstün olması istisnai ve garip karşılanacak bir hal değil tabiî ve beklenebilir bir durumdur.
Reklam
Klasik felsefenin Aristo ve Eflatun şerhleri üzerinden yürüdüğünü, felsefe yapmanın nerede ise şerh yazmak demek olduğunu, bu geleneğin bütün Ortaçağ İslâm ve batı dünyasında da güçlenerek devam ettiğini hususen belirtmek gerekir. Hemen bütün ilim ve sanat alanlarına şamil olan felsefî şerhler bir kitabı, bir müellifi esas alıyor gibi gözükmesine rağmen aslında merkeze alınan metnin gidilebildiği kadar daha öncesine (mübeşşirlerine) ve sonrasına (muakkip ve münekkitlerine) uzanarak, aynı zamanda muasırların görüşlerine de yer vererek, kendi durduğu yere göre eklemeler, tenkitler, tasfiyeler, tasnifler yaparak hakikat arayışını sürdürmekte, bu yolla ilmi/bilgiyi genişletip derinleştirmektedir. Bu yüzden tabiatı icabı devamlılığı ve birikimi (önemsemek) önemsemek zorunda olan ilimlerin, felsefenin ve telif türlerinin gelişmesinin en geniş manasıyla şerhler, haşiyeler, talikat, zeyil ve telhisler üzerinden yürüdüğü bile rahatlıkla söylenebilir.
Şerh ve haşiye geleneğinin önce muğlaklaşması, ardından menfi ve ironik kelime ve terkiplerle tavsif edilerek olumsuz, değersiz ve itibarsız bir alan haline ge(tiri)lmesi Müslüman Türkler için, İslâm ilim ve kültür mirası için olduğundan daha ciddi ve tehditkâr bir anlam ifade etmektedir. Çünkü Türklerin güçlü bir unsur olarak İslâm tarihine katılmaları ile şerh ve haşiye literatürünün büyük ürünlerini vermeye başlaması, giderek güçlü bir telif tarzı ve iddiası olarak istikrar bulması hadisesi arasında, en azından kronolo jik bir ilişki bulunmaktadır. Bir başka ifade ile şerh ve haşiye edebiyatını ihmal etmek Türklerin İslâm tarihi içindeki yerlerini, tabir caizse İslâm tarihine müdahalelerini ihmal etmek manasına gelecektir. Ayrıca Müslüman Türklerin tarihten tasfiyesi ile şerh ve haşiye "edebiyatı" da kullanılarak İslâm ilim ve kültür mirasının tasfiyesinin paralel yürü(tül)düğünü ve bu tasfiyede, -aslında kendilerini de tasfiye eden- Müslüman âlim ve aydınlarının kaydadeğer bir yerinin olduğunu da söylemek gerekecektir.
Reklam
Soren Kierkegaard
Hayat sadece arkaya bakarak anlaşılır ama sadece ileriye bakarak yaşanır. Soren Kierkegaard
Sayfa 105 - DergahKitabı okudu
Şerh - Haşiye Geleneği... Mühim..!
İçtihad meselesini çok önemseyen İlahiyat Fakültelerinin ve Yüksek İslam Enstitülerinin 12. asır Gazali'den sonra İslam düşüncesi durakladı, şerh-haşiye edebiyatı bizi geri bıraktı anlayışının hesabını neredeyse hemen hiçbir üst sorgulama yapmadan, tabiri caizse "taklitçi" bir tavır ortaya koymaları ve kendileri tarafından akademik olarak hesabı yeterince verilmemiş hükümleri benimseyip paylaşmaları dikkat çekicidir.
Sayfa 70 - DERGAHKitabı okudu
198 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
Hocanın diğer kitaplarından farklı olarak biraz daha ileri seviyeye hitap eden daha çok bu alana ilgi duyanların okuması gerektiğini düşündüğüm bir kitap. Görsellerle zenginleştirilmiş. Daha iyi anlamak için bir kez daha okumayı düşünüyorum.
İlim Bilmez Tarih Hatırlamaz
İlim Bilmez Tarih Hatırlamazİsmail Kara · Dergah Yayınları · 201121 okunma
198 syf.
9/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Geçmiş, tarih, gelenek, örf, âdet… Birey için olduğu gibi toplum için de büyük bir önemi haiz kavramlardır. Bu kavramlar, kişinin ve toplumun var olma biçimlerini ifade ederler. Mâmafih bunlar, aslında toplumun var olma sebepleridir. Zira geçmişi ve bu geçmişte oluşan geleneği-göreneği, örfü, âdeti olmayan veya bunlara sahip çıkamayan toplumların
İlim Bilmez Tarih Hatırlamaz
İlim Bilmez Tarih Hatırlamazİsmail Kara · Dergah Yayınları · 201121 okunma
Reklam
İlim olsun da bilmesin, tarih olsun da hatırlamasın; olacak şey midir bu? Evet öyledir, ilim her şeyi bilmez, tarih her şeyi hatırlamaz. Gelişigüzel şeyleri veya önümüze getirilenleri değil de bir şeyleri bilmek ve hatırlamak için bir iradenin, bir davanın ve iddianın, bir hayat tarzı arayışının kuvvetli bir unsur olarak devreye girmesi lazım.
Sayfa 214Kitabı okudu
Burada dikkat edilmesi gereken bir husus da, sanatçının güzelliği yaratan değil, keşfeden adam olmasıdır. Sanat varlıkta immanent olan transcendant güzelliğin araştırılmasıdır. ( B.Ayvazoğlu)
Sayfa 196Kitabı okudu
Önemli olan orjinal konu değil, orjinal kompozisyon ve orjinal söyleyiştir. (B.Ayvazoğlu)
Sayfa 195Kitabı okudu
Ne tuhaf haldir bu! Söylenmiş bir şey evvelce söylenmiş diye, söylenmemiş bir söz de evvelce söylenmemiştir diye yazılmıyor. (Fuzuli)
20 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.