Gerçi birbirimize çok yakınız, ama yıllar var aramızda. Kentler, ülkeler, onun tatmadığı başka hazlar var. Başka kadınlar da. O, bu anlatının kahramanı, bense yazarıyım. İyi tanıyoruz birbirimizi. Ama onun şimdiki konumundan haberi bile yok.
Okumak dünyayı kavrayıp ele geçirmek değil, tanıdık bir sesin akışına bırakmaktı kendini. Dünyadan, eşyalardan uzaklaşmak yakın bir gövdenin sıcaklığında eriyip kaybolmak demekti.
"Bütün dünya sığabilirdi bir kitaba. Bakış beyaz sayfadaki kara biçimlerin üzerinden kaydıkça mekân genişler, evlerin, kentlerin, yaşamların kapıları açılmaya, insanlar kendilerini ele vermeye başlarlardı."
Kapalı Çarşı on sekiz kapısını da üzerime kapatmış, bir ortaçağ şatosu gibi köprülerini kaldırıp kalın surlarının, burçlarıyla kulelerinin ardına çekilmiş bekliyor.