Göz âşık için neyse, dil de yurtsever için odur. Ananın dizinin dibinde karşılaşılan ve ancak mezarda terk edilen o dille geçmişler onarılır, dostluklar hayal edilir, geleceğin rüyaları kurulur.
Anthony Barnett'in deyişi ile sömürge toplumlarında iki dilli olmak aynı zamanda "aydınlara, kendileriyle aynı halk dilini konuşan yoldaşlarına 'biz' de 'onlar' gibi olabiliriz" deme imkânını verdi.
Tom Nairn kadar anlayışlı bir milliyetçilik araştırmacısı bile şöyle yazabiliyor: '"Milliyetçilik' modern kalkınma tarihinin patolojisidir; tıpkı bireylerdeki nevroz gibi o da kaçınılmazdır.