Hükemanın yani feylozofların iddia ettikleri gibi alem kadim değildir. Zira Kadim olsa ebedi olup haşrın ve neşrin olmaması lazım gelir. Bu cihetten alemin kadim olduğunu hükmeden hükemayı tekfir etmişlerdir. Haşrı red nassa aykırıdır ( şerhül şuabil iman İsmail hakkı Bursevi)
Allahu Teala kendi zatı üzerine kudret sıfatı ile vasıflanmış değildir. Bilakis mahlukatı üzerine kadirdir. Buna göre kudret sıfatının eseri mahlukatta görülür.( imam bursevi -şerhi şuabül iman)
“Tevbe; bütün muhâlefetlerden Hak Teâlâ’ya dönüşe derler. Bu yüzden kişi muhalefetlerinin bazısından dönüp bazısına devam eylese, ona terk derler, tevbe demezler.”
| #İsmailHakkıBursevî, İmanın Şubeleri
Şamil Yayınevi, 1.Baskı:2020, sf:261
mukallidin îmanı geçerlidir. ancak düşünmeyi ve istidlâl etmeyi (sonuçlar çıkarmayı) terkettiği için günahkar olur. mukallid; başkasının kavlini delil olmaksızın kabul eden kimsedir. ancak i'tikadi meselelerde (dinin asıllarında) mukallit olmakta ihtiyatlı olmak gerekir. delilden maksat, mantık biliminin delili (mantıki delil) değil, eserden yola çıkarak istidlâlle eserin sahibini çıkarmaktır. bu ise iman sahiplerinin çoğunda mevcuttur. meselâ büyük bir ağaca veya büyük bir sele veyahut da hârikul'âde bir şeyi mütalaa ettiğinde 'sübhanallâh' demek istidlâl kabilindendir. çünkü böyle şaşırtıcı bir şeyi yaratmak Allah Teâlâ'ya mahsustur, demiş olur.
bir kimse bir hükmün vacip olduğunu bilse fakat amel etmese (uygulamasa) kâfir olmaz. yoksa âsi olan müminlerin hepsini tekfir etmek gerekirdi. buna delil olan bazı sahih hadisler vardır: nitekim "kalbinde zerre ağırlığınca îman bulunan kimse ateşten çıkarılır" yani bu hadiste îman hususunda, sadece tasdikten ibaret olan kalbin durumuna itibar olundu. onun için kalbinde zerre kadar îman bulunan kişi ebedî cehennemlik olmaz. yine bir hadiste "allah'tan başka ilâh olmadığını bilerek ölen kimse cennete girer" buyurulmuştur.