Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İmgenin Pornografisi

Zeynep Sayın

İmgenin Pornografisi Gönderileri

İmgenin Pornografisi kitaplarını, İmgenin Pornografisi sözleri ve alıntılarını, İmgenin Pornografisi yazarlarını, İmgenin Pornografisi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Göz yerine kameraya hitap eden şeyin, doğası farklıdır: ...insan, optik bilinçdışından fotoğraf sayesinde haberdar olur." Walter Benjamin
- Lacan'a göre bakışın arzu nesnesine dönüşebilmesi, onun içinde asla görülme- yen, kendi saydamlığını kendisi zedeleyen bu özellik yüzündendir: Nesne olarak kişinin kendi bakışında bir leke belirir, nesne olarak öznenin kendi bakışı delinir.Bunun içindir ki silahları bırakır gibi bakışın bırakıldığı bir imge arzular Lacan. Bakışım alanının kusursuzluğu, imgenin bakışı tatmin eden doluluğuna değil, boşluğuna bağlıdır. Bu türden bir alan, imgeden bakışa giden yüklemeleri ortadan kaldırır.
Reklam
Lacan'dan hareket eden Zizek'e soracak olursak pornografinin birincil özelliği, göz ile bakış arasındaki ayrımı ortadan kaldırması ve ekranda gördüğü imgeler karşısında mıhlanan seyirciyi, felce uğramış nesnesel bir bakışa indirgemesidir. Aslında mekânı nesneleştirdiğini düşünen özne, mekân tarafından nesneleştirilmektedir. Ama pornografi deyince -popüler bilinçteki yaygın anlamıyla- cinsel ilişkiyi her tür ayrıntısıyla göze getiren temsil biçimini anlamaz Zizek. Kişiye ait bir gözden hareketle arzu nesnesine yönelen bir bakış değildir pornografik bakış; bunun tam tersi bir hareketle pornografi, kendine ait gö­zü yitirmek ve ona bakmakta olan ötekinin bakışma indirgenmiş olmak anlamına gelir. "Utanç, ayıplanabilir şu ya da bu nesne olma duygusundan değil, bizatihi nesne olmanın kendinden kaynaklanır. Bu, kendimi ötekinin gözünde dönüşmüş olduğum halimle, indirgenmiş, bağımlı ve sabitlenmiş bir nesne olarak görmemdir."
Platon'dan Öklid'e değin Yunanlı yazarlar, görme eylemine göz bebeğinin ardında gizlenen bir görme kaynağının yol açtığı­ nı düşünürler. İlginç bir biçimde görme ışınımı, mekânın kendisi yerine mekân içindeki nesneleri hedeflemiş, mekânı yalayarak nesneleri emmiştir. Bu nedenle Antik Yunan'da gözün görüşünün bakış sayesinde nesnelere dokunduğu tekin bir uzaydır evren. Kartezyen evrende ise kör bir insan bile, değnekler sayesinde evrene dokunabilmekte, onlara dokunabildiği sürece onları bilebildiğini, çünkü onları ölçümleyebildiğini düşünebilmektedir. Ne var ki bu, koskoca bir nesne olan mekânın kendisi için de geçerlidir: Antik Yunan'ın mekân ile nesne arasında kurduğu ayrım yitirilmiş, mekânın kendisi nesneleştirilmiştir. Yine de her iki temsil evreninde de dünya, olması gereken yerdedir ve her iki evren de asude evrenlerdir.
İmgelerin denetimi, onlara bakan gözü de- netlemek anlamına gelmektedir sanki. Gözün denetimiyse önce bakış doyurulduğu sürece gerçekleşebilmektedir. Bakış göze indirgeneceği yerde simgeselliğin egemenliğine havale edilmektedir. Bakış, kimi zaman bir perdelemeyle doyurulduğu zaman bile bu böyledir.
Bakışın iktidarı seyircinin değil, seyirlik nesnenin elindedir. Bakı­şın iktidarı, dolanıma sokulan her imgede güçlü bir biçimde varlığını sürdürür. Nitekim kendini görünmez bir güç merkezi kıldığı sürece her şeyi görme yanılsaması sunan iktidarın gözünden kaçmaya kadir ve imgeselleşmeye meydan okuyan saklı mekânları araştırmanın olanaksız olduğunu söyler Foucault. Odakta merkezlenen bakışın her yere sızdı­ğı, inanılmaz bir denetim mekanizmasına dönüştüğü bu türden bir panopticum'da iktidara dair imgelerin denetiminden ve pornografisinden kaçmak, ne türden bir direniş stratejisi gerektirir? Panoptikum karşısında kişi, kendine bakılıp bakılmadığını bile bilmemektedir
Reklam
Ama imgeleri seçen ya da denetleyen kişi değildir özne hiçbir zaman; o, imgelerin kusursuz seçimine ve kusursuz denetimine tâbi olan, onlara maruz kalan, gördüğü imgelere kendi bakıyormuş ya da perde, kendinin perdesiymiş yanılsamasına kapılan ve imgelerin ardı arkası gelmez uyarısı karşısında giderek körelen bir bakışa dönüşen nesnedir, o kadar
Kendi ötesine uzanan herhangi bir varlığın izini sürmeyen bütün imgeler, arkası boş bir görüntüyle bakışın doymak bilmez iştahını körüklemekten başka bir şey yapmaktadırlar. Başka bir bağlamda Jameson'un imgelerin pornografisinden söz etmesi de bu nedenledir. Varoluşunu dışavurumsal çıplaklığı içinde göze getiren, dayanılmaz bir artı-ürün olarak tüketilen ve bakışları doyuran imgenin kendi, daha baştan varoluşu gereği pornografiktir. Kimi zaman imge, dışavurumsal bir perdeyle de çıplaklaşabilir. Bir yandan göze getirdiği temsilin ardında yatan ve görünmeyen bir niteliğin varlığını yadsır imge,diğer yandan kendi meşruiyet zeminini hazırlar ve kendini yalnızca kendine gönderme yapan ya da yalnızca kendini dışavuran bir hakikatin çıplaklığı olarak ortaya koyar
Gözü deleceği yerde bakışı doyuran bu imgelerin, kendiliğinden bir kanıtlama gücü de yoktur. Herhangi bir varoluşun varlığının ya da yokluğunun izini süreceklerine, kendi yatıştırıcılıklarının izini sürerler; artı-ürün simgeselliğinin döngüsü gereği, herhangi bir derinlikten yoksun bir dışavurum tatminini olumlarlar.
Ne var ki modernizm-sonrası yazarların rahatsızlığında yeni olan, modelden tümüyle yalıtılmış bir sanallığın yeniden dehşet verici bir tedirginlik yaratmış olmasıdır. Cezanne'dan ve Rodin'den bu yana herhangi bir temsile dayanmadığını iddia etmesine karşın imgenin sürdürdüğü egemenlik, bir tür erdemsizlik ve müstehcenlik gibi görünecektir modernizm-sonrası yazarların gözüne. Lacan 'ın söyleyeceği gibi simgeselliğin iktidarına teslim olmayı ve yenik düşmeyi öneren bir tavır vardır bu egemenlikte: Sanki görüntü, görülmesine izin verdiğinin ötesinde bir niteliğe sahip olmadığı halde, bu yokluğu bir varlıkmışçasına ortaya koymakta, kendi dışında bir şeyi temsil etmeye kalkışmadı­ğını söylediği halde kendini olanca oylumluluğuyla dışavurmakta, kendine gösterilmesi gereken saygıyı doğal bir hak olarak dayatmaktadır.Oysa Lacan'a ya da Cezanne hakkında yazan Merleau-Ponty'ye göre imgeyi haysiyetli kılan, Bizans ikonalarında olduğu gibi, imgenin için- deki kurucu boşluk öğesidir: İmgeyi görünmezleştiren bu boşluk, imge içinde açılan bir oyuktur, görünenden görünmeyene uzanır ve bakışın ardında saklanan gözbebeğini yerinden oynatır. Oysa göze değil, dolayımsız olarak bakışa seslenen bir pornografi egemendir o kurucu boş­luktan yoksun imgeye; dolayısıyla imgeye saygıyla yaklaşıldığında "onun gösterdiği kişiye... ya da nesneye saygılarını sunmak", "taklidin özü gereği imgeyle modeli tek bir bütün olarak oluşturmak" artık elbette söz konusu olmayacaktır. Çünkü aslında imgeye bakarken onun ardında yatan ve o olmayan şeye hürmet gösterilmekte, onun için bakışlar indirilmektedir
46 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.