Peki, o zaman, modern ordular, kabul törenlerinin duygusal teşvikleri, danışman kâhinler, savaş dansları ya da cennet vaadi olmadan, insanları savaşmaya nasıl ikna edebilmektedirler?
İlk olarak, modern ordulara askeri ritüeller aşılanmışştır.
Johnson'ın gözlediği gibi, “Ritüeller yalnızca savaşın kendisine değil, kendi bütünlükleri içinde askeri kurumlara da egemen olurlar: Kabul törenleri, bağlılık yeminleri, rütbeler, görev eğitimi, talim, geçit törenleri, telkin, standart operasyon yöntemleri, savaş taktikleri, ölüler için anıtlar ve savaştan önce ya da zaferden sonra tanrılara adaklar.”
Din, artık savaşta merkezi bir role sahip değildir, ancak eylem sahnesinin çok uzağına da sürgün edilmemiştir. Modern orduların, asker din adamları vardır.
İkinci olarak, ilk toplumlardaki insanlara göre, modern toplumlardaki insanları disipline etmek ve onlara, birbirine bağlı bir savaş gücü şeklini vermek muhtemelen daha kolaydır.
Modern toplumların, eski dinsel yöntemlere dayanmadan, askerleri eğitebilmelerinin üçüncü bir nedeni de, aslında, savaş için dinsel eğitimin başlıca bir özelliği olan müzik ve dansı ödünç almış ve yapılarını onun üzerine inşa etmiş olmalarıdır.