Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İngiltere'de Emekçi Sınıfın Durumu

Friedrich Engels

İngiltere'de Emekçi Sınıfın Durumu Gönderileri

İngiltere'de Emekçi Sınıfın Durumu kitaplarını, İngiltere'de Emekçi Sınıfın Durumu sözleri ve alıntılarını, İngiltere'de Emekçi Sınıfın Durumu yazarlarını, İngiltere'de Emekçi Sınıfın Durumu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Harika bir özgürlük! Proleter, ya burjuvazinin kendisine önerdiği koşulları kabul edecek, ya da açlıktan ve soğuktan ölecek, orman hayvanları arasında çıplak uyuyacaktır!
EMEKÇiLER! Durumunuzu, çektiğiniz acıları, giriştiğiniz savaşımlan,umutlarınızı ve beklentilerinizi Alman 4lkedaşlanmın önü­ne koymaya gayr�t ettiğim bu çalışmayı size adıyorum. Aranızda, koşullannız hakkında bir şeyler öğrenecek kadaruzunca bir süre yaşadım; koşullan öğrenmek için çok ciddibir çaba harcadım; elime geçii·ebildiğim resmi ve gayri-resmiçeşitli belgeleri inceledim - bunlarla yetinmedim; konumailişkin soyut bilgilerden daha fazlasını istedim; sizi kendi evlerinizde1görmek, gündelik yaşamınızda gözlemlemek, koşullannız, yakınılannız üzerine sizinle söyleşmek, sizi ezenlerintoplumsal ve siyasal gücüne karşı verdiğiniz savaşıma tanıkolmak istedim. Öyle de yaptım.
Reklam
Bu arada üretimin gelişmesiyle birçok küçük burjuvanın "eski mutlu günlerinin" son bulması ve küçük burjuvaların bir taraftan zengin kapitalistlere, diğer taraftan ise yoksul işçilere karışması inkar edilemez ve kolaylıkla açıklanabilir bir gerçektir.
Sayfa 58
Batı Barbarlığı Kitabı İçerisinde Başka Bir Değerli Alıntı :)
Engels, Büyük Britanya’nın emekçi sınıflarına şöyle seslenmiştir: “Şirketten, ziyafetlerden, orta-sınıfın Porto şarabından ve şampanyasından vazgeçtim; boş zamanlarımın neredeyse tamamını sadece emekçilerle ilişkiye adadım. Böyle yaptığım için hem mutluyum, hem gururluyum. Mutluyum, çünkü öyle yaptığım için, yaşamın gerçeklerine ilişkin bilgiler derlediğim çok hoş saatler geçirdim. Öyle yapmasaydım o saatler, protokol konuşmalarıyla ve moda konular üzerinde çene çalmakla boşa gidecekti; gururluyum, çünkü bütün hatalarına ve bütün dezavantajlı durumlarına karşın yine de İngiliz para-babaları dışındaki herkesin saygısını kazanan insanların suçlanan ve ezilen sınıfına hakkını teslim etme fırsatı elde ettim; gururluyum, çünkü sizin egemen orta-sınıflarınızın, vahşice bencil politikasının ve genel davranışının zorunlu sonucu olarak Kıta Avrupası'nda İngilizlere karşı taşınan küçük görme duygusunu önleyebilecek bir konuma ulaştım. Aynı zamanda, orta-sınıfı, karşıtlarınızı, gözleme firsatını da bol bol buldum ve kısa sürede şu yargıya vardım ki, onlardan herhangi bir destek beklememekte haklıydınız, tepeden tırnağa haklıydınız"
Sayfa 20 - Sol Yayınları , Ankara 1997
Bağışa Mazeret...
İşte görüyorsunuz! İngiliz burjuvazisi, kendi çıkarı için hayırsever; öyle hiçbir şeyi çıkarıp karşılıksız vermiyor; bağışlarını bir iş meselesi sayıyor, yoksulla pazarlık ediyor:..
Sayfa 362 - Sol Yayınları - Basım Yılı 1997
Dilencilerin Varlığından Şikayet-Talep...
Ama İngiliz burjuvazisinin kendi sözlerine bakalım. Manchester Guardian'da çok doğal ve makul bir şey gibi hiç yorumsuz yayınlanan şimdi vereceğim · mektubu okuyalı henüz bir yıl bile olmadı: "Bay Yazıişleri Yönetmeni - Bir zaman var ki, ana caddelerimizi dilenci sürüleri sardı; epir epir giysilerini, hastalıklı yerlerini, iç bulandırıcı yaralarını ya da beden bozukluklarını göstererek utanmaz ve can sıkıcı bir tarzda, gelengeçenin acıma duygusunu harekete geçirmeye çalışıyorlar. Düşünüyorum da insan yalnızca yoksula yardım vergisi ödemekle kalmayıp, hayırsever kurumlara geniş katkılarda bulunduktan sonra, böyle münasebetsiz ve onaylanamaz rahatsız edilmeleri hiç de haketmiyor. Eğer kente huzur içinde gelip gitmemizi sağlayacak kadar · bizi koruyamıyorlarsa, polis için bunca parayı niye ödüyoruz? Bu satırların, geniş tirajlı gazetenizde yayınlanması, bu can sıkıcı duruma son vermeleri için umanın yetkilileri harekete geçirir. Sadık hizmetkarınızın saygılarıyla. . Bir Hanımefendi"
Sayfa 361 - Sol Yayınları - Basım Yılı 1997
Reklam
Yanlış Mı...
Sadaka, alandan çok vereni aşağılar; ayaklar altında ezileni daha da toza toprağa bulayan sadaka; aşağılananın, paryanın, toplumun dışına atılanın, önce kendisine kalmış son şeyi insanlığını da teslim etmesini isteyen sadaka; sizin merhametiniz bir zekat şeklinde onun alnına aşağılanmanın damgasını vurmadan· önce onun merhamet dilemesini isteyen sadaka, alandan çok vereni aşağılar...
Sayfa 361 - Sol Yayınları - Basım Yılı 1997
Göz Boyama Mı...
...Peki ya o hiçbir ulusun övünemeyeceği o hayırsever kurumlar, gerçekten hayırsever kurumlar ne oluyor! Önce proleterierin kanını emiyorsunuz sonra onlara kendinizi rahatlatırcasına, ikiyüzlü bir insanseverlik göstererek sanki hizmet etmiş oluyorsunuz; yağmaladığınız mağdurlara, zaten onların olan şeyin yüzde birini geri vererek kendinizi dünyanın önünde kudretli iyilikseverler gibi gösteriyorsunuz...
Sayfa 361 - Sol Yayınları - Basım Yılı 1997
Grevler...
...Grevler emekçilerin askeri okuludur; sakınılamayacak büyük savaşım için o okulda hazırlanırlar; grevler, tek tek iş kollarının işçi hareketine katıldığını ilan eden bildirgelerdir....
Sayfa 299 - Sol Yayınları - Basım Yılı 1997
Yıl 1824 İngiltere'de Sendikaların Yasal Hale Gelmesi...
Bu noktada yardım, henüz yeniden biçimlendirilmemiş, eski oligarşik-Tory parlamentosunun çıkardığı bir yasayla geldi; Avam Kamarasının, daha sonraya kalsa, asla onaylamayacak olduğu Reform yasası, burjuvaziyle proletarya arasındaki farklılığı hukuksal olarak da doğruladı ve burjuvaziyi egemen sınıf yaptı...
Sayfa 288 - Sol Yayınları - Basım Yılı 1997
Reklam
Neden acaba...
...Emekçi yoksulluk ve yoksunluk içinde yaşıyordu ve başkalarının kendisinden daha gönençli olduğunu görüyordu. Aklının pek almadığı şey şuydu: Toplum için kendisi, aylak zenginden daha fazlasını yaptığı halde, bu koşullarda nasıl oluyordu da sıkıntıları hep o çekiyordu...
Sayfa 287 - Sol Yayınları - Basım Yılı 1997
Varsıl-Yoksul...
...İngiliz emekçi, artık İngiliz değil; parayı zar-zor kazanan, hesaplı-kitaplı harcayan hiçbir insan zengin komşusunu sevmez...
Sayfa 286 - Sol Yayınları - Basım Yılı 1997
Ama Malı Mülkü Gibi Korumaz...
...Dahası, burjuvazi emekçiyi malı mülkü gibi görüp öyle davranıyor ve bunu da o insana her an hissettiriyor; başka nedenle olmasa bile yalnızca bu nedenle bile, o emekçi de onun düşmanı olarak karşısına çıkmalıdır...
Sayfa 285 - Sol Yayınları - Basım Yılı 1997
Söylenecek Söz Olabilir Mi...
Patron, burjuvanın çıkarlarını savunan bir dilekçe için imza toplanmasını arzuluyorsa, dilekçeyi fabrikaya göndermesi yeter. Patron, parlamento seçiminin sonucunu etkilemek istiyorsa, oy hakkı olan kadrodaki işçilerini sandığa gönderir ve onlar, isteseler de istemeseler de burjuva adaya oy verirler. Patron, herkese açık bir toplantıda çoğunluk sağlamak istiyorsa, işçileri normalden yarım saat önce bırakır ve onlara platformun yakınında, hareketlerini gözleyebileceği bir yer ayarlar.
Sayfa 249 - Sol Yayınları - Basım Yılı 1997
Sözleşme Bağlar Yollarımı...
Hele fabrikanın içinde de neler çeker! Orada patron mutlak yasa-yapıcıdır; dilediği anda dilediği kuralı koyar, değiştirir ve mevzuatına ekler; en çılgınca kuralları koysa bile mahkemeler işçiye şunu söyler: "Sen kendinin efendisiydin, arzu etmiyor idiysen, seni böyle bir sözleşmeyi kabul etmeye kimse zorlamadı; ama madem ki sözleşmeye özgürce girdin, onunla bağlı olmak zorundasın."
Sayfa 246 - Sol Yayınları - Basım Yılı 1997
231 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.