Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İnsana Tutulan Ayna - Tabsıratü'l-İnsan

Diyarbekirli Mehmed Said Paşa

İnsana Tutulan Ayna - Tabsıratü'l-İnsan Hakkında

İnsana Tutulan Ayna - Tabsıratü'l-İnsan konusu, istatistikler, fiyatları ve daha fazlası burada.

Hakkında

Diyarbekirli Mehmed Said Paşa'nın Tabsıratü'l-İnsân isimli eseri günümüz Türkçesiyle ilk defa yayımlanıyor. 1872 yılında yayımlanan eserini Said Paşa, bir roman olarak tasarlamış ve o şekilde kaleme almış. Said Paşa "Methedilmeye ve aşağılanmaya layık ahlâkı, roman suretiyle beyan eder" dediği kitabının, "ahlâkın düzeltilmesine hizmet edecek hoş bir eser" olduğunu söylemektedir. Elbette bu romanın kahramanları hepimizin yakından tanıdığı, hiç de yabancısı olmadığımız, bazen tutum ve davranışlarımızla, bazen de tercihlerimizle ortaya çıkan; zaman zaman aklımızı ele geçiren, bizi yenilgilere uğratan, ayağımıza çelme takan, tecrübeler hazinemizi oluşturan, hatalar yaptıran sonra pişmanlıklar veren, velhasıl bütün bir ömür boyu başka başka suretlerle de olsa bize eşlik eden kahramanlar. Tabsıratü'l-İnsân’nın olumlu ve olumsuz özelliklere sahip bütün kahramanları, hayat isimli hükümdarın hükümranlığı altındaki bir memleket olan insanda yaşayan, bazen onun hayatını zindana çeviren, insan olmanın acısını, sorumluluğunu, yüce görevini duyuran ve yaşatan bazen de her biri onu kendi hükmünce eğite eğite, insan olmanın patikalarında dolaştırıp, eşref-i mahlûk hâline gelmesinin yollarını öğreten kahramanlar. Eserde, insanın kendisinde bulunan vasıflarla hayatın her bir anında nasıl ve ne şekilde sınandığı nasıl halden hâle savrulduğu basiretle, ustalıkla anlatılmakta. İnsan Tutulan Ayna ismini verdiğimiz bu eser çeşitli okumalara tabi tutulabilecek bir eser. O, insana ait her bir sıfatı, her bir vasfı, bütün derinlikleriyle ele alan bir psikoloji eseri, güzel ve kötü ahlâkı meydana getiren vasıfları tanıtan bir ahlâk kitabı, insanın nefsini eğitmesinin yollarını öğreten, iç eğitiminde, hakikate ayarlı bir gönül sahibi olma yolunda karşılaşacağı hileleri gösteren bir tasavvuf eseri. Ama o istisnasız herkesi ilgilendirebilecek bir eser.
Tahmini Okuma Süresi: 6 sa. 21 dk.Sayfa Sayısı: 224Basım Tarihi: 1 Aralık 2017Yayınevi: Büyüyen Ay Yayıncılık
Ülke: TürkiyeDil: TürkçeFormat: Karton kapak
Reklam

Kitap İstatistikleri

Kitabın okur profili

Kadın% 46.7
Erkek% 53.3
0-12 Yaş
13-17 Yaş
18-24 Yaş
25-34 Yaş
35-44 Yaş
45-54 Yaş
55-64 Yaş
65+ Yaş

Yazar Hakkında

Diyarbekirli Mehmed Said Paşa
Diyarbekirli Mehmed Said PaşaYazar · 4 kitap
Asıl adı Mehmed Said’dir. Diyarbakır’da doğdu; birçok şair ve devlet adamı yetiştirmiş olan köklü bir aileye mensuptur. Şair, münşî ve hattat Süleyman Nazif Efendi’nin (ö. 1832) oğlu, şair İbrâhim Cehdî Efendi’nin (ö. 1789) torunu, Süleyman Nazif ile Faik Âli Ozansoy’un babasıdır. Henüz çok küçükken babasını kaybetti ve sıkıntılar içinde tahsilini tamamladıktan sonra 1849’da Diyarbekir Tahrirat Kalemi’nde memurluğa başladı. Ardından sırasıyla Vilâyet Tahrirat başkâtipliğine, mektupçu muavinliğine, vilâyet mektupçuluğuna tayin edildi. 1872’de “mülkiye paşalığı” unvanı olan mîrimîranlık rütbesiyle Ma‘mûretülazîz, iki yıl sonra da Maraş mutasarrıflığına getirildi. Ayrıca Muş, Siirt ve Mardin mutasarrıflıklarında bulundu. Üçüncü defa tayin edildiği Mardin mutasarrıflığı sırasında vefat etti. Kabri Mardin’dedir. İdareci olarak dürüstlüğüyle tanınmış, görevlerindeki başarısı dolayısıyla kırk yıl kadar uzun bir süre Diyarbekir eyaletinin önde gelen bir yöneticisi olmuştur. Bu sebeple Dicle Üniversitesi ve Atatürk Kültür Merkezi iş birliğiyle Diyarbakır’da 26-27 Mart 2015 tarihinde Said Paşa ve Süleyman Nazif Sempozyumu düzenlenmiştir. Resmî görevleri dışında tarih, edebiyat ve matematikle uğraşan Said Paşa’nın mürettep divançesinde hakîmane manzumeler dikkati çekmekte, dinî muhtevalı şiirleri ise tevhid, münâcât ve mi‘râciyyelerden meydana gelmektedir. Yaşadığı dönemde edebî temayüllerle yakından ilgilenmiş, belâgata dair olan Mîzânü’l-edeb’inde divan şiirinin bazı taraflarını eleştirmiş, hatta bu eleştirilerinde delil olarak divan edebiyatının Fuzûlî, Nâbî, Nef‘î ve Nedîm gibi meşhur şairlerinden örnekler de vermiştir. Ali Emîrî Efendi, onun hakîmane üslûpla kaleme aldığı manzumelerini takdir ederken Fâik Reşad kendisini vasat bir şair olarak kabul eder ve şiirle fazla meşgul olmadığını, nesrinin nazmına göre daha kuvvetli sayıldığını, bu sebeple kendisine şairden çok münşî denmesinin daha uygun olacağını belirtmiştir. Esasen Mîzânü’l-edeb’in hâtimesinde, Osmanlı ülkesinde şiir yazanların çokluğuna karşılık nesirle uğraşanların azlığı dolayısıyla nesirle meşgul olmayı tercih ettiğini söyler. Çeşitli antolojilere de alınan, “Müstakîm ol Hazret-i Allah utandırmaz seni” mısraıyla biten muhammesi meşhurdur.