Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İnsanlar ve Ahlaklar

Cemil Sena Ongun

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Saadet nerededir?
İnsan baş döndürücü bir çalışma ile arkasından koşup durduğu her şeyde biraz saadet arar. Bütün savaşlar, ulusal, sosyal hareketler, bireylerin ve toplulukların didinmeleri, hep daha iyiyi, daha uygunu, daha rahatı kazanmak içindir. İnsanın içinde sönmesi, söndürülmesi imkânsız bir ümid kandili vardır. Dante'nin cehennemine, bu kandilin
Sayfa 237
Çağdaş Toplumların İffet Anlayışı Üzerine
Verdiğimiz bu örneklerden de anlaşılıyor ki, türlü toplumlarda iffet kavramı, dini ve ekonomik amaçlara göre bir değer kazanmaktadır. Başlangıçta maddi çıkarlarla ilgili olan bu kavram, sonra toplumun türüne göre, ailenin şeref ve haysiyetile ilgili görülmüş veya dini ödevlerle karışık yasaklar arasına girmiştir. Çagdaş toplumlar, bireysel sorumlulukla kişisel haysiyet ve özğürlüğü, tabiatin zorunlu baskılarıyla da uzaklaştırarak cinsel davranışlara fazlasıyla gençleri bu ihtiyaçlarının kandırılması için aydınlatma yolunu bile göstermekten çekinmemiştir. Yâni çağımızın, iffetsizliği bir ahlaksızlık ve namussuzluk saymayacak bir anlayışı hayatın amaçlarına daha uygun bulmuştur. Yalınız kanunlar zorlama suretile yapılan saldırıları cezalandırmakta, onsekiz yaşından sonra ve gönül rızasıyla yapılmış olan sevişmeleri suç saymamaktadır. Kanun bu konularda erkek ve kadın için ayrı bir şeref ve haysiyet hükmünü vermiş değildir. Fakat çogu yerlerde halkın bu hareketlerde bulunan kadın ve erkekleri daima küçümsediği ve onları ahlakdışı yaratıklar saydığı da bir gerçektir. Hayatlarını iffetsizlikle geçirmiş olanların ahlâk bakımından da çökmüş olacagını pek eskiden fark etmiş olan Lisias, «İffetini kaybeden bir kadının hemen ruhu dönüşüme uğrar ve o, insanlıgını kaybeder.» demişti. Bu psikolojik dönüşüm bir hakikattir. Kanun bireylere bu konuda ne kadar özğürlük verirse versin, toplumun gözü, kendi yapısı ve güveni için zararlı olan her davranışı reddeder. Buna çocuk hakkı da eklendiği vakit, iffetsizliğin de namusa aykırı hareketler arasında bir yer tutmasını akla uygun saymak gerekir.
Sayfa 200-201
Reklam
Ahlaki Çöküş İçinde Olan Toplumda Ayakta Kalmaya Çalışmak
Tarih bize, düşünceleri, bilgileri ve buldukları hakikatler yüzünden çeşitli kovuşturmalara uğramış olan birçok büyük adamların adlarını ve serüvenlerini bildirmektedir. Bir hak için, bireysel yada sosyal bir iyiliğe hizmet etmek için, kendilerini bile bile feda eden kahramanlar da az değildir. Toplumların her dönemde bu çeşit insanları ezen, hak
Sayfa 227-228
Cemil Sena'nın Önerdiği Makina Ahlakı'nın Bazı Terimleri
Bu ahlâki daha iyi anlayabilmek için, ahlâkta adları geçen türlü terimlerin, sözlüklerdeki anlamlarını bir tarafa atarak, ne demek olduklarını açıklamalıyız: a. - Bu ahlâka göre, Hürriyet, bir şeyi yapıp yapmamak iradesi değildir; yapılması gerekeni gerekmeyene tercih ederek kendini ödeve bağlama ve yeni ödevler yaratma gücü demektir. Yani
Sayfa 131-133
Voltaire'in Hoşgörüye Dair Duası
Demokratik rejimlerin gerçek ülküsü ve yetkinliğinin derecesi, insanların bu doğal hakkı olan serbest düşünce ve dilediğine inanma özgürlüğünü korumasıyla anlaşılır. Bu konuda Voltaire'in şu duasındaki büyük ve ince anlama akıl erdirmeyi yeter sayalım: «Ben artık insanlara hitab etmiyorum, ey bütün varlıkların, bütün alemlerin ve bütün
Sayfa 245-246
Özgürlüğün Kullanılması Meselesi
Özgürlüğün bugünkü anlamla ve tam olarak kullanılması ne için arzu edilmektedir? Bu hem kişisel, hem de siyasal nedenlerin ürünüdür. Kişisel nedenler, çok basittir. Genel olarak her yetkili mevkiini kendi zekâ ve dehasının üstünlüğü sâyesinde kazanmış olduğunu zanneder. Bu sebebten de kendilerini yaptıkları işler bakımından yanılmaz ve
Sayfa 235-236
Reklam
Vatan Nedir ve Savaş
İnsanlıktan ve ahlâktan bahseden barış vaızlarının yüce ve şefkatli duyguları saygıya değer. Fakat bütün insanlıkta tarafsız ve içten bir insanlık vicdanı ve bir savaş tiksintisi şuurlanmadan bu vaazların olumlu sonuçlar vermesi güçtür. Vatan, içinde yalınız ekmek yediğimiz bir imarethane değildir; onun aziz oluşu da bu lutfu dolayısıyla değildir. Öyle olsaydı, yabancı topraklarda daha maddi saâdetlere nail olmuş olan yurttaşların, oralarda yurt özlemile kavrulmamaları gerekirdi. Vatan, insanın bütün kutsal duygularının, şeref, haysiyet ve namusunun, hürriyet ve vekarının, bütün ve karının, bütün ulusal, tarihi ve ahlâkî benliğinin kaynağıdır. Ancak onun için yaşanır, onun için ölünür. Savaşların en meşruu da, bu duygulardan gelenidir. Savaşı bir gladiyatör zevki değil, bir ulus ve uygarlığı koruma ödevi olarak yüklenmek, ahlâkî ve tarihî ödevlerin de en şereflisidir. Bütün dünya uluslarının eşit haklarla kardeşliğini savunan bir iman gerçeklendikten sonra girişilecek her savaş, bir cinayet sayılabilir.
Sayfa 168-169
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.